4 Temmuz’da Hindistan’da yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nde İran resmen ŞİÖ’ye tam üye oldu.
Bu ne anlama geliyor biraz açalım…
ABD, Ukrayna’da ufaktan yan çizmeye başladı.
Çünkü Ukrayna ordusunun ve NATO’nun artık daha fazla yapabileceği bir şey kalmadı.
Ruslar istese Kiev’e kadar gelebilir ama barış görüşmeleri için bu olasılığıl bir koz olarak tutuyorlar.
ABD’nin tek yapabileceği Ukrayna’ya misket bombası vermek veya Zaporojiye nükleer santralini patlatmak. (Zaten bir barajı patlattılar)
Her ikisinde de sonuç Avrupa ve dolayısıyla NATO ve ABD açısından felaket olur.
ABD-Rus yetkililerin Kopenhag’da gizlice görüştükleri haber veriliyor.
Zelensky’nin İstanbul’a gelmesi de geçen seneki (Biden ve Boris’in baltaladığı) İstanbul anlaşmasını çağrıştırıyor.
Çin ile gerilim de sürüyor bu arada.
ABD’nin 12 Temmuz’daki NATO Vilnius Zirvesi’ndeki asıl gündemi, Atlantik havzasını 3 ayrı bölgeye (Yüksek Kuzey, Baltıklar/Orta ve Akdeniz/Karadeniz) ayırıp Avrupalılara teslim ettikten sonra Asya Pasifik’e dönmek.
O arada da ABD kameralarını şimdi İran’a çeviriyor.
Çünkü Rusya ve Çin arasındaki en kritik bağlantı İran oldu artık.
Hem Doğu-batı hem de Kuzey – güney akslarında Asya’nın bütünleştirici ülkesi oldu.
Hipersonik füzelerini geliştirdi, nükleer güç olmasına da az kaldı.
Üstüne üstlük, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki olan Suudi Arabistan ile de barış yaptı.
İran’ın Basra Körfezi’nde Suudi Arabistan ve diğer üç Körfez ülkesiyle Hindistan ve Pakistan’ın da katılacağı bir donanma ittifakı kurma planları da cabası.
Tüm planlarını, Batı Asya’nın dominasyonu ve petrolün dolarla alınıp satılmasını garantilemek üzerine kuran ABD ve bölgedeki vazgeçilmez müttefiki İsrail’in tüyleri diken diken elbette.
İSRAİLLİ ALBAY: ABD-İSRAİL-TÜRKİYE, İRAN’A KARŞI BİRLEŞSİN
Venyansıntv.com’dan başarılı gazeteci Eray Çelebi’nin özel haberine bir göz atalım:
“NATO bağlantılı Atlantik Konseyi’nde (Atlantic Council) İran’ı çevreleme stratejisinde ABD’nin İsrail ve Türkiye ile ortak hareket edebileceği belirtildi. İran’ın nükleer politikasına karşı ABD’nin ‘fiili güç’ kullanabileceği, Türkiye ile İncirlik dışında ortak bir nükleer caydırıcılığın sağlanabileceğine dikkat çekildi. Merkezi ABD’nin başkenti Washington’da bulunan ve NATO’nun yan teşkilatı Atlantik Anlaşması Derneği üyesi olan Atlantik Konseyi’nde (Atlantic Council) İran’a karşı ABD, İsrail ve Türkiye’nin işbirliği seçenekleri masaya yatırıldı.
‘İRAN’I ÇEVRELEME STRATEJİSİ…’
İsrail Hava Kuvvetleri’nde görev yapan Albay Ron Tira tarafından kaleme alınan, “ABD, İsrail ve Türkiye İran’ı kontrol altına almak için işbirliği yapabilir mi?” başlıklı yazıda, ABD’nin esas olarak Çin ve Rusya’ya yöneldiği, bu esnada İran’ı çevreleme stratejisi de dahil Ortadoğu’daki çıkarlarını savunma yükünü paylaşabileceği ortaklar aradığı belirtildi.
“Bazı açılardan” İsrail ve Türkiye’nin söz konusu çıkarları paylaştığı belirtilen yazıda, “İran” zorluğuna karşı ortaklıkların kurulabileceği ifade edildi.
(…) Yazıda, İran’ın Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’ne karşı (KDP) Bafel Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) güçlendirdiği ve KYB’yi Suriye’de Türk destekli muhalifleri zayıflatmak için kullandığı ileri sürüldü ve bunun İsrail-Türkiye yakınlaşması için gerekçe sağladığı ifade edildi:
‘İran’ın gücü, Suriye’deki Sünni muhalefeti, Irak’taki ABD yanlısı (ve Türkiye yanlısı) KDP’yi veya her ikisini birden zayıflatarak artırılabilir. Bu, Türkiye ile İsrail arasında her iki alanda da henüz gerçekleşmemiş işbirliği için bir gerekçe sağlıyor.’
Albay Ron Tira’ya göre bu noktada ABD için en uygun çıkarım, Türkiye’yi gelecekteki herhangi bir nükleer silahlanma yarışının dışında tutmak.
Tira bunun için de en etkili yöntemin “İncirlik Hava Üssü’nün dışında ortak bir nükleer caydırıcılık ve Türkiye’ye Batı’nın güvenlik garantilerini sağlamak” olduğunu dile getirdi.” (https://www.veryansintv.com/nato-baglantili-konseyin-tehlikeli-iran-plani-tek-yol-fiili-guc-incirlik-disinda/)
Ron Tira, Türkiye’nin nükleer bir güç olmasının önlenmesi ve tamamen Batı güvenlik şemsiyesi içinde tutulması gerektiğini de özenle vurguluyor.
Anlaşılan o ki; BOP Projesi hala hayatta ve plan Türkiye’nin Irak ve Suriye’de olduğu gibi İran’a karşı da atlama tahtası olarak kullanılması.
Gerçi yazıda Türkiye’nin mevcut konjonktürde buna pek yanaşmayacağı (geçmişteki Irak tezkere kazası! ve Suriye’deki sert dönüş de dikkate alınarak) belirtiliyor.
Ama ABD’nin elinde önemli bir koz var.
O da Türkiye’nin içinde bulunduğu felaket ekonomik kriz ve ekonominin başına atanan CFR üyesi Merkez Bankası Başkanı ve Exeterli Mehmet Şimşek.
Tıpkı 2001 krizi sonrası, Irak işgalinin kolaylaştırılması için Türkiye’ye gönderilen Kemal Derviş gibi o da yanındaki hanım yardımcısı ile şimdi aynı işlevi görebilir.
Erdoğan, şu an çok çaresiz Araplardan alacaklarını aldı.
Avrasya’ya yönelse, BRICS, ŞİÖ, BRI gibi oluşumlara katılsa belki ama yapamaz.
NATO’daki derin devlet ve kendi üzerine oturduğu siyasal İslamcı yapı buna izin vermez, ekonomi zaten Batı’ya bağlı, sıcak para bağımlısı eroinman bir durum/kriz var.
Batı emperyalizminin bir kaç akıl fikir fabrikasından biri olan Atlantik Konseyi’nin uzmanı İsrailli Albay da buna güvenerek bu öneriyi getiriyor işte.
Bir de elbette İran’ın Azerbaycan ile giderek kötüleşen ilişkilerine tabii.
ABD, Ukrayna savaşı ile Çin‘in devasa Kuşak ve Yol (BRI) girişimini Karadeniz’in kuzeyinden kesmiş oldu.
Şimdi hesap, İran ile orta koridoru kesmek.
Asya ile Avrupa bağlantısını tamamen yok etmek.
Bir de elbette Rusya’nın Kuzey Güney koridorunu da bitirmek.
Rusya, Ukrayna savaşında kesilen ticaret yollarına alternatif olarak, 7200 km uzunluğunda gemi, demiryolu ve karayolları ile Hindistan, İran, Afganistan, Orta Asya, Azerbaycan ve Avrupa’ya ulaşabiliyor.
İşte ABD, (İngiltere) ve İsrail şimdi yeni bir düyunu umumiye dönemine giren zayıf Türkiye’yi kullanıp, son bir hamle ile İran’ı durdurmanın peşinde.
İran’ın ŞİÖ’ye tam üye olması da bu süreci hızlandıracaktır.
Benden söylemesi.
hüseyin bey, 2008 ziraat bankası balgat şubesi soygununu aydınlatabilir misiniz? türkiye tarihinin en kusursuz soygunlarından biri deniyor ama hiç kimse açıklamıyor. ergenekon zamanlarına denk gelmesi tesadüf mü ve bu kadar mükemmelce kazılmış olması? yer altından, dışarıdan konum söyleyen biri olmadan nokta atışı yüzlerce metre tüneli hangi imkanla kazdılar?! saygılarımı sunarım.
Doğu ile
Avrasya ile işbirliğinde
Erdoğan’ın tabanı, mütedeyyin kesimin tepkisi
neoliberallerin, yeni CHPlilerin, sözümona solcuların, bilinen terör örgütlerinin tepkisinin yanında SOLDA SIFIR kalır bence…