Hüseyin Vodinalı yazdı…
Batılı küresel elit adeta bir tür amok koşusuna çıkmış gibi…
Bu yapılanları ancak çılgınlık olarak tanımlayabilirim.
Gazze’den söz etmiyorum; o sadece bu elitin ne kadar manyak ve sapkın olabileceğinin açık bir göstergesi.
Nükleer bir savaşı tetiklemelerinden bahsediyorum.
Bu artık soğuk savaş döneminde kitleleri korkutmak için yapılan propagandaların çok ötesine geçti.
Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden başlatılan savaş, Moskova’nın kazanmasıyla giderek başka bir mecraya doğru sürükleniyor.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, dün (28 Mayıs 2024) müttefik ülkelerce Ukrayna’ya tedarik edilen silahların Rusya topraklarını vurmak için kullanılabilmesi gerektiğini söyledi.
Rotschild’in bankerliğinden Fransa Cumhurbaşkanlığına uçurulan Macron, bugün (29 Mayıs 2024) gazetecilerin önünde elinde haritayla Rusya’yı bombalamaları gerektiğini söyledi.
Amerika tarafından AB Dışişleri Komiserliğine atanan, “Avrupa’nın cennet bahçesi, diğer ülkelerin ise vahşi cangıl” olduğunu söyleyen Josip Borrell ise, AB üyelerinin gerilimin tırmanma korkusunu Ukrayna’nın meşru müdafaa hakkının önüne koymamaları gerektiğini söylüyordu.
Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Rusya’nın emperyal hırslarını yenmek için İngiltere’nin mümkün olan en yakın rolü oynayabileceği ve bu doğrultuda uzun vadeli bir yeniden silahlanmanın gerekli olduğunu belirtti.
Baltık cüceleri Rusya’ya karşı vahşi batının en hızlılarından çıktı.
Bir buçuk milyonluk Estonya’nın Cumhurbaşkanı Kaja Kallas: “Rusya’nın diz çöktürülmesi gerekiyor” dedi!
Neticede İngiltere, Kanada, Letonya, Litvanya, Hollanda, Polonya, Finlandiya, Fransa, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Estonya, Ukrayna’nın Rusya içlerindeki hedefleri NATO silahlarıyla vurmasına ve asker gönderilmesine izin verdi.
Bu Üçüncü Dünya Savaşı Senfonisinin orkestra şefi ise elbette ABD’yi yöneten Neocon ve Siyonistler!
Putin ise Özbekistan’dan Stoltenberg’e ve Baltık cücelerine cevap verdi:
“Özellikle Avrupa’daki NATO ülkeleri ve küçük ülkelerdeki temsilciler neyle oynadıklarının farkında olmalıdır. Genellikle nüfus yoğunluğu çok yüksek, küçük topraklara sahip ülkeler olduklarını unutmamalıdırlar. Rusya topraklarının derinliklerine saldırı düzenlemekten bahsetmeden önce bu faktörleri dikkate almalılar.”
Bu iş bu kez ciddi…
Medyada çok ilgi çekmedi ama çok önemli bir olaydı: Biden yönetimi (İngiltere ile koordineli olarak), Ukrayna’daki vekil güçlerini (muhtemelen farklı gps sistemleriyle Rus savunmasını görece iyi atlatan İngiliz storm shadow füzeleriyle) Stormkullanarak 22 Mayıs Perşembe günü Armavir’deki “Rusya’nın nükleer şemsiyesine” benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı ve Rus ordusunun nükleer silahlı balistik füzeleri tespit eden radar sistemini etkili bir şekilde kör etti.
Rus nükleer doktrinine göre, Rusya’nın temel nükleer ilk alarm sistemine yönelik herhangi bir saldırı, nükleer misillemeye gerekçe oluşturuyor.
Üstüne üstlük bu saldırının yapıldığı sıralarda Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin “Güney Askeri Bölgesi”nde nükleer silah kullanımına yönelik tatbikat başlatmıştı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Rusya Devlet Başkanının talimatıyla Genelkurmay Başkanlığının önderliğinde Güney Askeri Bölgede stratejik olmayan nükleer silahın hazırlığı ve kullanımına dair tatbikatın ilk aşaması başladı.” ifadesine yer verildi.
Saldırı da Rusya’nın güney bölgesindeki Armavir’e yapıldı, yani tatbikatın kapsama alanına yönelikti.
Sadece bu bile Batı’daki elitlerin ne kadar şirazeden çıktığını gösteriyor.
Sergey Karaganov Rusya’da çok önemli bir jeopolitik uzman ve karar yapıcı sayılan isimlerden.
Karaganov son makalesinde ürkütücü şeyler yazdı.
Özetle şunları söyledi: Batılı oligarşi sadece diğerlerini değil kendi toplumunu da okkanın altına gönderebilir, Rusya barış istiyorsa nükleer gücünü kullanmak zorunda ve ABD NATO ülkelerinin saldırıya uğraması durumunda müdahale etmeyecek.
Rus Güvenlik Devleti’nin önde gelen teorisyenlerinden Karaganov aynen şöyle yazıyor:
“Rusya’nın politikası, NATO’nun saldırganlığını defalarca kanıtlamış ve fiilen Rusya’ya karşı savaş yürüten düşman bir blok olduğu varsayımına dayanmalıdır.
Bu nedenle, önleyici olanlar da dahil olmak üzere NATO’ya yönelik herhangi bir nükleer saldırı, ahlaki ve politik olarak haklıdır.
Bu öncelikle Kiev cuntasına en aktif desteği sağlayan ülkeler için geçerlidir.
İttifakın eski ve özellikle yeni üyeleri, bloğa katıldıklarından beri güvenliklerinin büyük ölçüde zayıfladığını ve yönetici elitlerin kendilerini ölüm kalım sınırına getirdiğini anlamalılar.
Rusya’nın herhangi bir NATO ülkesine önleyici misilleme saldırısı yapması durumunda ABD’nin yanıt vermeyeceğini defalarca yazdım.
Tabii Beyaz Saray ve Pentagon, Poznan, Frankfurt, Bükreş veya Helsinki uğruna Amerikan şehirlerini yok etmeye hazır, ülkelerinden nefret eden delilerle dolu değilse.” (https://hvodinali.wordpress.com/2024/05/29/onlarca-yil-boyunca-savas-mi/)
Bir NATO üyesi ve Batı’nın Rusya’ya karşı gözünü diktiği Boğazlar’a sahip olan bir ülke olarak…
Korkmalı mıyız?
Bence evet, hem de çok korkmalıyız!
Provokasyonların adeta zincirinden boşandığı bir döneme girdik.
1962 Küba nükleer krizinden de biliyoruz ki, ABD’nin Rusya’nın önüne atmak için en çok can attığı ülke Türkiye’dir.
Türkiye ya hemen NATO’dan çıkmalı, ya da acilen çıkamıyorsa, topraklarındaki NATO/ABD atom bombalarından bir an önce kurtulmalıdır.
Sayın Yazar Türkiye acilen topraklarındaki atom bombalarından kurtulmalı derken ülkenin geleceği için önemli bir tespitte bulunuyor.
Bunun gerçekleşmesi için muhalefet ve halk nezdinde nükleer silahlardan arınma kampanyası başlatılmalıdır. Aksi takdirde temenniden öteye gitmez.
Storm shadow füzeleri 1800 km menzilli değil.