İsmet Hergünşen yazdı…
Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda önemli görevler üstlenen TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)’nin açılışını ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 105. yılını kutluyoruz.
O günün şartlarında bile, Mustafa Kemal önderliğinde arkadaşları, ¨Ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak¨ tüm kararların hukuki bir temele dayandırma inancını taşıyorlardı.
Samsun’da başlatılan ilk baş kaldırışın devamında, Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar, ”Ulusun egemenliğini yine ulus sağlayacağı” düşüncesini pekiştirmiştir.
23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Birinci Meclis, milli iradenin yansımasının en önemli simgesi olmuş, milli mücadele önemli bir aşama kaydetmişti.
Mustafa Kemal’in TBMM’de yapmış olduğu konuşmada da belirtmiş olduğu gibi meclisin üzerinde hiçbir güç yoktu:
“Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler; millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.”
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri, o Anadolu bozkırında, o yokluklar içinde, olmadık yerlere başvurmadan Türk Ulusunu yeniden diriltmişler ve memleketi yeni baştan yaratmışlardır.
2017 referandumu ile 9 Temmuz 2018 yılında uygulamaya geçilen yeni hükümet sistemi en tartışılan konulardan biri olmuştur.
ABD’den alınan sistem ile parlamenter sistemin bazı özelliklerini taşıyan ve ¨Türk Tipi Başkanlık Sistemi¨ olarak adlandırılan bu model, yürütmeye geniş yetkiler tanımaktadır.
En belirgin sorun alanı, TBMM’nin yanı sıra, yürütmenin bir yetki kanuna ihtiyaç duymaksızın kararname çıkarmasıdır.
Bakanların göreve atanış ve ayrılış süreçleri, yürütmenin başının kimi yerde cumhurbaşkanı, kimi zaman başbakan ve parti başkanı gibi roller üstlenmesi sistemin sakat yanlarını oluşturmaktadır.
TBMM’ye hesap verilebilirlik neredeyse yok gibidir.
Sistemin savunucuları tarafından kabul edilmese de, bugüne kadar uygulama alanı ve alınan kararlara bakıldığında yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek bir kişide olduğu izlenimi oluşmaktadır.
Sorunların kısa sürede çözülebileceği düşüncesi gerçekleşmemiş, sosyal refah sağlanamamış, demokratik, laik ve hukuki yapıdaki zayıflama daha da belirginleşmiştir.
Oysa Mustafa Kemal Atatürk, kendileri yokluğunda uygulanacak bir düzen kurmaya, hükümet ve yönetim sistemi yaratmaya çalışmış, TBMM’ye büyük saygı duymuştur.
Ülkenin yönetimini, TBMM’ye karşı Anayasa’yı uygulamak zorunluluğunda olan hükümetlere bırakmıştır. Yol gösterici kişiliği ise her daim kabullenilmiştir.
İlk başkanı olduğu Gazi Meclis, Atatürk için şu özelliklere sahiptir:
- Egemenliğin ulusta olduğunun tescilidir.
- Ülkenin geleceğini başka hiçbir makama bırakılmayacağının teminatıdır.
- Özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin sağlanmasının tek adresidir.
- Ayrıcalıklı bir düzen oluşturulmasının önüne geçilmesinin tek yeridir.
- Ulusun onuru, namusu ve şerefidir.
Gazze başta olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde katledilen çocukları görünce; çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya çocuklarıyla paylaşan ilk ve tek ülke olan Türkiye ve kurucusu Atatürk, en büyük gurur kaynağımızdır.
Şimdi, ülkemizi bayraklarımızla gelincik tarlasına çevirmemizin yeni bir zamanıdır.
Ne mutlu Türküm diyene.
Ne mutlu Andımızı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni anlayanlara.
Ne mutlu İstiklal Marşımızı haykırırcasına söyleyenlere.
Son sözse; Bugün dünya dünkünden beterdir. Bir kurtarıcı arıyorsanız, yüreğinize bakın yeter.
Alkıs, alkış, alkış.
Amasiz, fakatsız açik bir sekilde olmazsa olmazları ortaya koymuşsunuz. Baska soze gerek yok.
Teşekkurler Ismet bey.
“Saygı, küçüğü de büyüğü de aynı ölçüde koruyan bir settir, hiç kimse küçülmüş olmaz böylece.”
Honore De Balzac
Halkın egemenliğinin en somut göstergesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin mevcut cumhurbaşkanlığı sistemi ile baypas edilerek yürütmeyi denetleme ve yasama gücü nerdeyse tamamen zayıflatılmış ve milletin egemenliği rafa kaldırılarak , göstermelik bir sandık demokrasisi mevcuttur hali hazırda maalesef.