Muharrem Karanfilci yazdı…
Türkiye Futbol Federasyonu seçimleri, 18 Temmuz 2024 tarihinde yapıldı. Seçim süreci başladığında, adaylar açıklandığında, çok daha az şans verilen İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu, 5 oy farkla, tek rakibi olarak kalan Mehmet Büyükekşi’nin önünde sürpriz bir şekilde ipi göğüsledi.
Bundan sonra Türk futbolunu, daha önce Akçaabat Sebatspor ve Trabzonspor başkanlığını yapan, Ali Ağaoğlu ile eşinden akraba, ticaret, petrol ve inşaat işi yapan, ilkokul terk, iş adamı, İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu yönetecek… Hayırlı olsun.
Hacıosmanoğlu, daha önce Gezi Parkı eylemlerinin yaşandığı günlerde, Kazlıçeşme mitinginde sahneye çıkan isimler arasında yer alarak dikkatleri çekmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı da her fırsatta bağlılığını ve hayranlığını gizlemeyen bir kişilik olarak göze çarpmaktadır. Bu yönüyle de siyasi kimliği ile Trabzonspor başkanı olduğu dönemde, Trabzonspor taraftarı tarafından da eleştirilmiştir. Yine başkan seçildiği gün öncelikle, ilk teşekkürü de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yapmıştır. Öncelikle teşekkür konuşmasında; bu gerekli midir, gerekli değil midir, bunun yorumu elbette siz değerli okuyucularıma aittir.
Peki, bu seçim, gerçekten demokratik bir “seçim” mi, yoksa “seçin”, seçimimi olmuştur. Bana kalırsa seçim süreci, mide bulandırıcıdır. Adaylıktan çekilen Servet Yardımcı’nın, “tehdit, kumpas, yalan, iftira söylemlerine maruz kaldım”, sözleri nasıl yenilir, yutulur olmuştur. Türkiye’nin en önemli bir kurumunda, seçilmesi muhtemel adaylardan birinin böyle bir duruma maruz kalması, savcıları neden harekete geçirmemiştir. Bununla ilgili neden herhangi bir soruşturma ya da takip yapılmamıştır. Hadi bu şeffaflık gösterilmemiştir, bu sözlerin muhatapları, neden bunu inkâr etmemiştir ve karşı duruş sergilememiştir. Seçime gölge düşmüş, ya bunu, ya da bunu seçeceksiniz, seçimine dönmüştür. Delegeler seçeneksiz bırakılmıştır.
Her ne olursa olsun, Türkiye tarihinin en kötü yönetimlerinden birini gösteren Mehmet Büyükekşi yönetimi seçimi kaybetmiştir. İbrahim Hacıosmanoğlu’nun tavrından ve söylemlerinden öyle anlaşılıyor ki, çaycısına varana kadar bu yönetim, Futbol Federasyonu’nu terk etmek zorunda kalacaktır.
Mehmet Büyükekşi, geçmişi, yönetim anlayışı ve siyaset ilişkisi ile her zaman tartışmaların odağı olmuştur. Özellikle FETÖ ile birlikte anılmaya başlanmış olması, kulüpler tarafından istenmeyen adam olması, adil ve hakkaniyetli yönetimden uzak bir yönetim sergilemesi, sonunu hazırlamıştır. Zaten bu denli tartışılır bir insanın, Türkiye’nin en güzide kurumlarından birinin başında bulunması abesle iştigaldir. Başka adam yok muydu derken, hoş geldin diyelim İbrahim Hacıosmanoğlu’na…
Yazının başında Hacıosmanoğlu ile ilgili bilgiler vermiştim. Tıpkı Büyükekşi gibi, Hacıosmanoğlu’da daha önceki başkanlar gibi kulüp kimliği, siyasi duruşu ve kulüp yöneticiliği yaptığı dönemdeki davranış ve söylemleri ile zaten tartışılan isimlerden birisidir. Nedir bu tartışılanlar, kısaca bir göz atalım.
- Bir başka kulüp başkanına hakarete varan söylemleri,
- Türkiye Futbol Federasyonu yönetimindeki hakemleri, 2015 yılında Trabzonspor-Gaziantepspor maçı sonrası 4,5 saat soyunma odasında rehin alması ve alıkoyması,
- 2010-2011 yılında, Fenerbahçe şampiyon olmuşken ve bunu TFF tescil etmişken, aksi açıklamalarda bulunması ve kupayı Trabzon’a getireceğini bildirmesi,
Bu olaylar çoktan Hacıosmanoğlu’nu, seçimden sonra üstüne basa basa söylediği adalet ve hukuk söylemlerini tartışmaya açmıştır bile… Hacıosmanoğlu, gerçekten adil ve hukuksal bir yönetim gösterebilecek midir? Yoksa istekleri gerçekleşmeyince, mesela UEFA nezdinden herhangi bir uluslararası karşılaşmada, hakemlere ya da çevresindeki insanlara aynı uygulamaları yapabilecek midir? “Yok canım, olur mu öyle şey”, dediniz. Ya olursa… Korkutucu değil mi?
Umarım böyle şeylerle uğraşmayız. Gerçekten İbrahim Ethem Hacısalioğlu’da sık sık tekrarladığı üzere, geçmişi geride bırakıp, adaletli bir yönetim gösterebilir. Futbolun gelişimine faydalı olur.
Bana kalırsa tartışılan isimlerin böyle görevlerde yer almaması yönündedir. Türkiye’de yetişmiş, sporun içinden gelen, akademik titri olan, sporu sadece spor olduğu için seven binlerce tertemiz, işinin ehli insanlar vardır. Bu insanlar ile ilgili tartışacaklarımız, yayınladıkları kitaplar, makaleler, aldıkları eğitimler ve spor alanındaki başarıları olmalıdır. Alı koymak, hakaret etmek, siyasi parti üyelikleri, terör örgütü, cemaat üyelikleri ile anılmak, spor ile ne kadar paralellik taşımaktadır. Bu bizim ayıbımız değil midir?
Türkiye’deki ve spordaki en büyük sorunlardan birisi de işinin ehli olmayan insanların, bizden olsun ne olursa olsun, mantıksızlığının, yani kısaca siyasetin her kuruma entegre ettiği insanlardır. Beka sorunu aranıyorsa, işte beka sorunu budur. Etrafımızdaki kurumların yöneticilerine baktığımızda, bunu açıkça görebiliriz. Kurumların geldiği nokta da ortadadır.
Neyse yine de değişim iyidir. Bana göre Türkiye’nin en kötü yönetimi gitmiştir. Akşam Z raporu alındığında, işletme karda sonucu çıkmıştır.
Ama şöyle de bir şey oluyor içimde… Siz de nasıl bilmiyorum.
Tam Büyükekşi gitti düşüncesine sevineceğim, bu düşünceye alışacağım, tam sevineceğim sırada, Hacısalioğlu geliyor aklıma… Alıkoyulan hakemler, hakaretler filan geliyor. Bir topa basıyorum o anda… Ölüyü gösterip, sıtmaya mı razı ettiler acaba…
Beterin beteri var mıdır ki…