Mourinho’ya açık mektup

Murat Bölükbaşı yazdı…

Hizmet ettiğiniz kulübe aidiyet duymak; işinizi saygıyla, ciddiyetle, aşkla yapmak ve cümle içinde neden “Fenerbahçe Cumhuriyeti” olarak ifade edildiğini anlamak için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün 3 ayda yazdığı, Türk milletinin varoluş hikayesini anlatan NUTUK adlı söylevini okumalısınız.

Vatan Millet Futbol kitabının yazarı Barış Işık; kitabında, Fenerbahçe’nin 1920 yılında, “Anadolu’daki asi kuvvetlere silah ve cephane göndermek”, “müttefik kuvvetlerine karşı düşmanca duygular beslemek” gibi nedenlerden dolayı işgal kuvvetlerince kapatıldığını, mütareke yıllarında işgal kuvvetlerinin en önemli engellerinden biri olmayı başardığını, işgal kuvvetleri takımlarına karşı oynadığı maçlarda 41 kez kazanıp 5 kez yenilerek milletin kırılan gururunu tamir eden bu galibiyetler neticesinde futbol maçlarının milli bir dava haline geldiğini, mütarekenin karanlık günlerini aydınlatan Fenerbahçe’nin bu sebeple “Milli Mücadele’nin Takımı” olarak anıldığını yazar.

İşte bu toplumsal teveccüh; devlet, siyaset ve ordu mensuplarının Fenerbahçe’ye daha sempatik bakmasını ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yüzü kurumlarından biri olmasını sağlamış, özellikle 70’li yıllara kadar siyasi ağırlıklı isimlerin başkanlık ve yöneticilik yapmasıyla Fenerbahçe’nin devlet koruması altında olduğu algısı oluşmuştur.

2002 yılından sonra siyaset ikliminin değişmesi, Cumhuriyet karşıtı oluşumların devlet iradesi ve idaresini ele geçirmesiyle Türk ordusu dahil birçok kurum teslim alınmış, 3 Temmuz FETÖ operasyonuna direnen ve ele geçirilemeyen tek kurum Fenerbahçe Kulübü olmuştur.

Fenerbahçe Kulübü’nün bu direnişi, hain Fetullahçı Terör Örgütü için sonun başlangıcı olmuş ve bu mücadele hikayesi içinde Fenerbahçe Spor Kulübü, Kurtuluş Savaşı mücadelesinde olduğu gibi taraflı tarafsız Türk halkının takdir ve sevgisini kazanmıştır.

‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin isim babası usta gazeteci Yalçın Doğan’dır ama, kalbi ve ruhu Mustafa Kemal’dir. Fenerbahçe yalnızca bir futbol takımı değildir. Cumhuriyeti, laikliği, hukuku, Anayasa’yı, kadınlara seçme ve seçilme hakkını, eğitim, barınma, sağlık hakkını, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, Misak-ı Milli’yi, eşit vatandaşlık hakkını, doktoru, öğretmeni, askeri, polisi, çiftçiyi, işçiyi, memuru, emekliyi, yaşlıyı, genci, hayvanı, ormanı, nehirleri ve sayamadığımız Cumhuriyetin bize armağanı olan ve elimizden koparılıp alınmak istenen ne varsa sonuna kadar vermemek için direneceğimiz vatan savunmasının sembolik kalesidir Fenerbahçe!

Sayın Mourinho! Dünyanın en büyük liglerinde şampiyonluklarınız ve kupalarınız var. Buna saygı duymamak, şapka çıkarmamak ne mümkün…

Tavır ve davranışlarınızdan belli ki, Türkiye’de görüp yaşadıklarınız sizi hayal kırıklığına uğratmış ve çok üzmüş. Ancak sizin futbol ailesi içinde yaşadıklarınızın binlerce kat fazlası bugün Türk milletine yaşatılmakta…

Bizi dünyaya şikayet edebilir, mutsuzluğunuzu sergileyebilir, spor muhabirliğiyle köşe yazarlığını birbirine karıştırıp üç kelimede soracağı soruyu 300 kelimede sorma aymazlığını gösteren gazetecileri haklı olarak uyuma rolü yaparak terbiye edebileceğinizi düşünebilirsiniz.

Lakin, Türkiye liginin en geniş ve kaliteli kadrosuna sahipsiniz. Galatasaray derbisi ve özellikle Glasgow Rangers müsabakasında göstermiş olduğunuz kötü yönetim de sizin adınıza bizleri hayal kırıklığına uğrattı ve düşündürdü.

Şimdi; sizin için aynanın karşısına geçip bir özeleştiri yapma zamanı! Siz sıradan bir kulübün değil, “Cumhuriyetin kalesi”nin teknik direktörüsünüz. Bunu unutmayın ve lütfen işinize odaklanın! Bu ülkenin insanları sizi seviyor. Onları hayal kırıklığına uğratmayın.

Belki bu yazıyı size okuturlar. Benim Fenerbahçeli bir köşe yazarı olduğumu düşünebilirsiniz. Hayır değilim! Benim derdim Cumhuriyet! Fenerbahçe yenildiğinde sadece taraftarı değil, vatanı müdafaa mecburiyetini içinde hisseden herkes üzülüyor.