Geçtiğimiz günlerde Tv 100 televizyonunda yayınlanan ‘’Az Önce Konuştuk’’ adlı programa konuk olan çiçeği burnunda Futbol Federasyonu Başkanımız Mehmet Büyükekşi canlı yayında Candaş Tolga Işık’ın sorularını yanıtlamıştı. Yayını izlemeyi ve hakkında yazmayı biraz geciktirdim. Çok umutlu olmasam da, acaba bir şeyler olur mu, ya da, yazmayı gerektirecek ‘’bravo başkan’’ diyebileceğim gelişmeler olur mu diye umutla bekledim.
Bugün Youtube’den programı baştan sona dikkatle izledim. Candaş Tolga Işık biraz top çevirir diye beklerken, sağlı sollu ataklarla rakip kaleyi zorlamaya başladı. Candaş Tolga, “futbolu ne kadar biliyorsunuz?” diye sorunca, Ekşioğlu, Kayserispor Başkanı Berna Gözbaşı’na, ‘’ofsayt nedir biliyor musunuz?’’ diye soran gazeteciye, ‘’ben futbol oynamayacağım, yöneteceğim’’ hatırlatmasıyla cevap verdi.
Tolga Işık güzel sorular hazırlamıştı, lakin verilen cevaba ikinci bir soru sormayı veya cevaba karşı eleştirel bir cümle kurmayı başaramamıştı. Tolga Işık, ‘’İyi de sayın başkan; bugüne kadar hep sizin gibi futbolu bilmeyenler yönettiği için UEFA ve FİFA sıralamasında yerlerde sürünüyoruz; ve yine ifade ettiğiniz gibi futbolu bilmeyip, yönetmeyi bildiğini iddia edenler, gerekli müdahaleleri yapmadıkları için kulüplerimiz bugün 50 milyar lira borç içinde yüzüyor ve batmış durumdalar. Sizin diğerlerinden farkınız ne?’’ diye sorabilirdi.
‘’Sizi buraya siyaset mi getirdi?’’ sorusuna Büyükekşi açık ve net olarak ne “getirdi”, ne de “getirmedi” dedi, ama bu tip görüşmeler olmadan da bu makamlara talip olunamayacağını cümle içinde hissettirdi.
Bir telefonunun ByLock listesinde olması, kardeşinin FETÖ üyeliğinden yargılanması, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un, ailesinde suç ve terör örgütleriyle irtibat soruşturması geçiren insanların aday olmaması yönündeki beyanıyla ilgili sorulan sorulara ‘’yarasının olmadığı ve bunun için gocunmadığı’’ açıklamasında bulunmayı yeterli gördü.
Türk futbolundaki en büyük sorunun ne olduğu sorusuna, tarihin en düşük genel kurul oyuyla federasyon başkanı seçilen Büyükekşi, GÜVEN diye cevap verdi!.. Yeri geldiğinde ‘’Sayılar her zaman doğruyu göstermez’’ diyen sayın başkan, yeri geldiğinde “ölçmüyorsanız yönetemezsiniz” de diyebildi… “Kavga etmeyeceğiz; başta federasyon, kulüpler, antrenörler, futbolcular, taraftarlar, gazeteciler değerli olmalı” diyor, ama nasıl olacağı konusunda bir ipucu vermiyordu. “Acil müdahale etmemiz gereken konular vardı, hemen müdahale ettik” dedi.
Batağa girmiş, iflas etmiş kulüplerin harcama limitlerini %20’den 40’a yükseltti. 14 yabancı oyuncu sınırına rağmen kulübe yeni oyuncu alma imkanı verdi. Var’a yabancı hakem sinyali verdi. Yayın ihalesinde eski yönetimin yaptığı anlaşma şartları dışında sembolik bir ‘’hoş geldin başkan’’ artışıyla aynı anlaşma şartlarını yürürlüğe koydu. “Birlikte planlayacağız, nasıl çözüm üretebiliriz, bir araya gelip bunları konuşmalıyız, birlikte yöneteceğiz” dedi; dedikleri ise, ‘’Başkan, başka aday yok, kongreye gelmesek olmaz mı? dedi; başkan da “olur gelmeyin dedi…
“Deplasman yasağını kaldırdık” demek, radikal bir karar almaktan ziyade çağdaş, uygar toplum penceresinden bakıldığında bir utanç cümlesiydi. “Hakem atamalarını bundan sonra yapay zeka gerçekleştirecek” dedi, ama “MHK’nin ismini ‘YZMHK’ olarak tekrar düzenleyeceğiz” demedi. ‘’Ben tribünlere oynamayı sevmem’’ dedi, ama esas tribünlerin kendisiyle oynamayı çok arzulayacağını belki düşünemedi.
Vincent van Gogh der ki, ‘’önce hayal ederim, sonra hayalimi resmederim.’’ “Bakın, 20 Haziran’da hayal etmiş sonra da bunları deftere yazmışım” dedi.
Başkan yazdıklarını okudu, ben dinledim… Bir an oyuncularıma yaptığım konuşma geldi aklıma, hayallerimizi sağlam temeller üzerine kurmalıyız. Hedef, strateji, plan, imkan, hareket, istikrar, inanç, azim ve liyakat bir arada olursa ancak, kurulan hayallerin gerçekleşmesi mümkün olabilirdi.
Sayın Başkanın önünde uzunca bir 11 ay var(!) 20 Haziran’da defterine yazdığı hayallerini başarabilmesi hepimizin dileği. Dün bir dostum bana bir dilek mesajı atmıştı. Mesaj şöyleydi; ‘’Allahım; hiçbir konuda bilgisi olmayan, düşünmeyen, sorgulamayan ortalama bir salak olarak yaşamayı ben de çok isterdim ama olmuyor!”