Türk Telekom ve dijital soygun düzeni

Sabah uyandığımda telefonumu kontrol ederken “internet paketiniz bitmiştir” diye bir mesajla karşılaşınca, “mümkün değil” diyerek Türk Telekom Mobil uygulamasına girdim. İlk gözüme çarpan son ayın telefon fatura bedeli oldu. Faturamı kontrol ettiğimde taahhüt bedeli dışında 9222 içerik servisi adı altında 21.88 tl paket harici bir ücretlendirme gördüm. Güne, yarım litre ılık su içine, yarım limon sıkarak başlamayı düşündüğüm rutinimde, faturayı gördüğüm an başımdan aşağı dökülen kaynar suyla güne başlamak tabi ki dengemi biraz bozdu.

Müşteri hizmetlerini aramadan ve karşıma çıkan müşteri temsilcisinden robotik cevaplar alıp sorunuma asla çözüm bulamayacağım ve “bin bir sin kaf’la” kapatacağım telefon görüşmesini yapmadan önce ulu Google’a rakamla bir 9222 yazayım dedim. Aha da karşımda, şikayetler gırla gidiyor… Biri şöyle diyor:

“Türk Telekom bugün 06/07/2022 tarihinde bana ayet ve güzellik aboneliğine hoş geldiniz mesajı gönderdi. Ben erkek müşteriyim ne alaka güzellik aboneliği! halbuki hiç onay vermemiştim. İptal yazıp 9222 ye gönderdim.” Bir diğeri, “Türk Telekom hattı kullanıyorum. Faturamı otomatik ödediğimde fark etmediğim, ama 9222 İddia aboneliğim olduğunu sonradan fark ettiğim, hiçbir şekilde ilgilenmediğim bir konuda aboneliğimi anlayamadım. Türk Telekom servisleri haberim yokken açmış. İptal etmeme rağmen diğer ay yine aynı sorunu yaşadım.” Bir diğeri, 14/06/2022 tarihinde bir üyelik isteğim ve onayım olmadan, telefonumda bile olduğundan habersiz olduğum “sim menü” uygulaması üzerinden dokunmama rağmen ve değil dokunmak, böyle bir uygulamanın olup olmadığıma bakmamama rağmen, caps kamera şakası, borsa paketi, aşk kılavuzu gibi yerlere üye yapılıp tarafıma 167 tl fatura çıkarılmış. Sim menü uygulamasını silemiyormuşsun, bir daha olabilirmiş, bu uygulamayı bir yere gizlemeliymişsin” diyerek para iadesi yerine akıl veriliyormuş değerli okurlar.

Biliyorum ki, bu yazıyı okuyunca içinizden Türk Telekom Abonesi olup, ‘’Haşırtıdı bilekbörn’’ uygulamaların bir kurbanı da benim diyeceksiniz. Bütün bu şikayetleri okuduktan sonra 4441444 numaralı “abonelerimize itina ile hizmet verilir” müşteri hizmetleri hattında Esengül hanımla buluştuk.

Hanımefendi sunumunu yapıp, son olarak “nasıl yardımcı olabilirim” cümlesini kurduktan sonra, hiç yardım alamayacağını bilen bir abone olarak, “Esengül hanım, günün talihlisi benim; piyango bana vurdu” diyerek konuya havalı bir giriş yaptım. Çok iyi biliyorum ki, dijital yolla cebimden çalınan 21,88 lirayı ağzımla kuş tutsam geri alamayacağım, “bari giderini yapayım.” “Esengül hanım; ben nereye üye olmuşum Allah aşkına, bana bir deyiverseniz.” Esengül hanım: “Tarihte bugün ve partner üyeliği yapmışsınız Murat bey.” Esengül hanım, “ben 30 yıldır evli bir insanım benim partnere ne ihtiyacım olacak. Üstelik bu üyelik sözleşmelerinin bir matbuğu yok mu? Dijital de olsa bir sözleşme metni yok mu? Böyle bir taahhütüm yok, sözleşmem yok, size sms mesajı geldi diyorsunuz. Hadi geldiğini farz edelim; ben o mesajı görmek zorunda mıyım? Hadi gördüm diyelim. Cevap yazmak mecburiyetinde miyim? Müşterinin yasal bir şekilde haberdar edilmediği, kendine sunulan hizmetten haberinin bile olmadığı tek taraflı sözleşme oluşturma hukuku var da, biz mi bilmiyoruz. Lütfen benden tahsil edilen ödemeyi iptal edin.” Esengül hanım: “Efendim bu bizimle ilgili bir şey değil.” Nasıl değil? Bu sizle uygulama üzerinden hizmet veya ürün sözleşmesi yapan harici bir firmaysa, siz, müşterinizi bu uygulama karşısında nasıl korumazsınız? “Ey tarihte bugün ve partner hizmeti veren firma; benim müşterime ait olan bu hizmet talebiyle ilgili yaptığın ıslak imzalı veya dijital sözleşmeyi bana bir göster, beni ikna et, ondan sonra ben bunu faturaya işlerim demez misiniz?”

Türk Telekom’un 24 milyon abonesi var. Herkesi isteği dışında bu uygulamaya bir kez abone etseniz vatandaşın cebinden çıkıp ilgili firmanın cebine giren para kemiksiz 480.000.000 milyon lira eder. Bakkaldan aç kaldığı için bir ekmek çalanın, canı çekti diye bir dilim baklava çalanın hırsız diye 8 sütuna taşındığı bir ülkede, Dünyanın en büyük organize soygun kuruluşu olan şirketler toplumsal ve ekonomik yarar sağlayan kuruluşlar olarak lanse ediliyor. Tıpkı filmlerde olduğu gibi, müşvik bir koca, çocukları üzerine titreyen bir baba, sevilen bir arkadaş ama gecenin karanlığında bir tecavüzcü ya da katile dönüşen gerçek kişiliğin ortaya çıkması gibi karşımıza çıkıyorlar. Yasalar ve hukuk adaleti onlara doğru yontar değil mi? Tıpkı nalıncı keseri gibi… Yok, öyle değil diyorsanız hadi git şikayet et. Eline ne geçecek? Koca bir hiç… Kaybedeceğin zaman para ve emek dışında adalete ve hukuka olmayan inancın tekrar test edilmesiyle yaşayacağın hayal kırıklığı, düzene olan kin ve nefretin biraz daha artmasından başka elimize ne geçecek. Belki birgün düzelecek. İnsanlık bir nehrin sularında arınır gibi kirlerinden arınacak ve belki birgün bizi namuslu ve ahlaklı insanlar yönetecek ve biz, bu ahlaksız, gaddar aç gözlü insanların ve şirketlerin hakim olduğu dünyayı ve ülkemizi saf, temiz, namuslu ülkesini, bayrağını, milletini hesapsızca seven insanlar olarak yeniden inşa edeceğiz.