Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Kaosu tetikleyen bilinmezlik ve belirsizliktir

Kaosu tetikleyen bilinmezlik ve belirsizliktir

featured

Nihat Genç yazdı…

BİR

Uçsuz bucaksız küresel bir BELİRSİZLİĞİN ortasına düştük fırtınalar ülkemizden büyük dalgalar derya denizler ortasında boğuluyoruz!

Çin’i ve Rusya’yı ve Pakistan ve Hindistan’ı çevreleyen ve kırk yıldır maddi manevi trilyonlarca masraf yapmış Amerika Afganistan’dan niye çekiliyor! Üstelik Amerika dış politikasının ilk ve son işi Çin’i çevirmek değil miydi?

Bu büyük sert geri adım normal değil akla zarar, (Züğürt Ağa’dan:) ‘ağamız bizimle eğlenir mi?’

Afganistan’da top yekün bir iç savaş mı tetikleniyor!

İki yüzyıldır işgal ve güç savaşlarına ve bitmeyen iç savaşlara mekan olan Afganistan’ı Amerika’nın terketmesi dünya dengelerini yerinden oynatacağı açık değil mi yani Çin’e mi Rusya mı yarayacak!

Bu uyuşturucu cennetinin trafiğinden kim sorumlu olacak!

Türkiye iç savaşın ortasında mı kalacak?

Türkiye’ye göçmüş on binlerce ne idüğü belirsiz Afganlı bir güvenlik tehditi haline gelir mi?

Bir seçim sonrası sınırlarımıza yığılmış ABD tanklarıyla içimizdeki kontrolsüz Suriyeli ve Afganlı ve kripto Fetöcü nüfusun gizli bir hesabı var mı, olur mu?

Korku dolu bu kadar belirsizlikler galeyanlar ve linçler toplumu allak bullak etmez mi?

Amerika Afganistan’ı niye boş bırakır, burada düpedüz derin bir hinlik bir şeytanlık mı yok mu? Yoksa nerede ne zaman ortaya çıkacağı bilinmeyen Taliban’ın halk içinde gizli görünmeyen askerleri-ordularının açığa çıkmasını mı bekleyecek? Yani Amerika’nın çekilmesi taktiksel mi yoksa Vietnam gibi gerçek mi?

Türkiye de kendi içinde gizlenmiş saatli bomba gibi Fetöcüleri bulabildi mi?

İç savaş çıktığında bugün onbinler olan göçmen sayısı milyonlara çıkmayacak mı? Afganistan’ın Taliban’a ve dolayımıyla Çin ve Rusya’ya terk edilmesinin neresi normal!

Yeni bir belirsizlik yeni bir hesaplaşma tüm dengeleri ve dünyayı dinamitlemek üzere ve topun ağzında Suriye savaşında olduğu gibi yine ‘sahipsiz’ Türkiye var!

Türkiye’ye doluşmuş Suriye’de ve Afganistan’da savaşmış gözü dönmüş deneyimli onbinlerce askerin olması normal mi ve savaş kaçkınlarının alayının son durak Türkiye’ye sığınması tesadüf mü? 

Üstüne, yine gizli bilgilerle deneyimli olan ve yine Amerika’ya bağlı onbinlerce Fetöcü de gerilmiş ortamı mı bekliyorlar ya da ortamı germek onlar için zahmet hiç değil!

Dünyada ve Türkiye’de bu soruların cevabı hiç yok!

Kaos’un suçunu kalkıp halka atmayın.

Kaosun suçunu ırkçılık suçlamalarına yıkmayın.

Kaosun suçu, bilinmeyenler ve belirsizlikler içinde boğuşuyor oluşumuzdur!

İşte gözümüzün önünde birileri üç-beş gün içinde yine Türkiye’yi bilinmeyenler ve belirsizlikler ve korku ülkesi yapıverdi!

Açlık yokluk işsizlik pandemi ve siyasi İslamcı iktidarın nefreti ve yorgunluğu halkı zaten yeterince bıktırmış!

Bu kadar bilinmeyen ve çarpı korku, bu kadar belirsizlik ve çarpı panik, eşittir: kaos!

Kaos artık önümüzde bu matematik denklemi kadar net!

Etnik ve din ve ırk sömürüsüyle yaşayan İslamcı iktidar yine sorunu bildiği ezberlediği tek şey yine getirip ‘ırkçılık’ın üstüne atıyor!

Sorun, kaosu oluşturan bilinmeyenler ve belirsizliklerle dolu kontrolsüz milyonların sokaklarımızda mevzilenmiş olmasıdır!

Etnik ve din ve ensar sömürüsünü yeter artık bir tarafa bırakın ve halkı sakinleştirmek için aklı başında cevaplar verin!

İKİ

Dersimize iyi çalışalım.

Taliban’ın gücü nereden geliyor?

Lübnan’da Nasrallah gibi Taliban’ın da asıl gücü silah ve mevzi ve karargahlarının gizliliğinden geliyor. Taliban’ın görünmez ordularını Amerika kırk yıldır üstün teknolojisine rağmen bulup imha edemedi. Çünkü gündüz insan gece kurt gibi gündüz bakkal şoför manav gece en korunaklı düşman karargahlarını havaya uçuran intihar bombacısı.

Taliban’ın asıl gücü bizde de benzeri olan sibyan mekteplerinden gelir, medrese diyorlar, Afgan sınırında Peştun bölgesinde ve Pakistan içinde sınırda Afgan kamplarında milyonlarca çocuk bu okullarda okuyor.

Bu İslami mektepler iç savaş boyunca devlet kontrolü kalktıkça bu başıboş kontrolsüz bölgelerde sayıları onbinleri geçti.. Yani bizde üç-beş tane kara hava okulu varsa onlar kreş yaşından itibaren milyonlarca çocuğu sıkı kontrolleri altına alıyorlar.

Yasa dışı kontrolsüz bölgeleri iyi anlayalım, dersimizi hatırlayalım, Abdullah Gül’ü iyi tanıyalım.

2005’li yıllarda liberaller ‘devlet tarafsız olmalı’ diye binlerce makale yazıyordu, devletin ideolojisi olmamalıymış, her mezhebe fikre cemaate eşit olmalıymış, diye.

Oysa devletin dini de ideolojisi de anayasadır!

Anayasayı korumakla sorumlu cumhurbaşkanları anayasaya sahip çıkmadı ve göz yumularak ses çıkarılmayarak kontrolsüz devletin karışmadığı bölgeler oluşturdular ve milyonlarca çocuğun okuduğu dershaneler inşa edildi.

Soran yok denetleyen yok, bu dershanelere giden milyonların Fetö en az yüzde yirmisini ajan ve hain olarak devşirdi ve Amerika ve Nato’nun ülkemizi işgalinde kullandı.

Aynı devletin sessiz kaldığı ‘kontrolsüz bölgeler’ anayasaya rağmen halen sürüyor ve Diyanet izniyle cemaatlerin çocuk sayısı milyonlara varan sibyan mekteplerine yine ses çıkartmıyor!

Taliban’ın menbağı-kaynağı da aynı sibyan mektepleridir.

Taliban bugün ülkemizde işe başlasa kendi ülkesinden çok daha fazla askeri bizim ülkemizde işte bu medrese denilen okullardan devşirmesi çok zor olmayacaktır!

Anayasaya rağmen, Cumhurbaşkanı’nın asli görevi anayasayı korumak olduğu halde, işte gözünüzün önünde sanki Türkiye’de de bir iç savaş yaşanıyormuş gibi Cumhurbaşkanlığı ve İslamcı iktidar nezaretinde Türkiye’de ‘kontrolsüz bölgeler’ ve o bölgelerde Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı ve bilfiil Fetöcü ajanlarla milyonlarca çocuk yetiştirildi!

ÜÇ

Taliban kendinden büyük teknolojisi  uçakları radarları olan bir düşmana karşı tabii ki ‘gizlenecekti’.

Taliban ‘gizliydi’ ancak meydan okuması açıktan ve harbiydi!

Bizdeki ajanlar ve onların işbirlikçisi İslamcılar Taliban gibi cesur değildi!

Başta Abdullah Gül olmak üzere hepsi ‘sinsiydi’.

Siyasi İslamcılar, liberaller ve onların devletteki elleri kolları, hepsi devlet kurumlarını anayasadan kopartıp güya tarafsızlık adı altında ‘kontrolsüz’ ne idüğü belirsiz okullar-dershaneler-medreseler inşa ettiler. Milyonlarca ajan işte buralarda okutuldu-okutuluyor!

Sağını solunu iktidarını muhalefetini hiç affetmeyin ve unutmayın!

Ekrem İmamoğlu’nun da Süleymancı sibyan mektebinde okuduğunu unutmayın. Bugün Süleymancılar’ın da elinde yüzlerce yurt vardır ve hepsi İyi Parti içinde örgütlenmiştir! Bugün İslamcı vakıfların cenneti haline gelmiş İstanbul’da bu vakıflara karşı İmamoğlu’nun karşı çıkışını ve eylemini görmeniz mümkün değildir!

Yeni CHP kimin siyaseti peşinden gidiyorsa onun karakterini siyaset yapıyor, işte, Abdullah Gül’ün ‘sinsiliği’ çoktandır partinin meşrebi haline geliverdi!

Düşünün Abdullah Gül gibi isimleri dahi cumhurbaşkanı adayı gösterebildiler.

Bu sinsilerle tartışmak mümkün değildir, hesapları ajandaları kumpasları vs. her şeyleri gizli kapaklıdır. Görünür olmaktan korkarlar. Bunlarla yola çıkarsanız elinize naylon eldiven giyin boklarını toplamak için.

Tabii Abdullah Gül gibi sinsilerin bokları için özel bir poşet taşımalısınız, hani altın kesesi gibi, yeni CHP’nin hazinesi.

Hala anlayabilmiş değilim bu ülkeyi bu kadar aşağılayan ve uçurumdan aşağı atan bu insanlarla yeni CHP ne buluyor diye, işte, Merve Kavakçı’nın eski kocasını flaş flaş şok şok diye transfer etmişler.

Bir memleket bu kadar derin felaketler içine niçin sürüklendi?

Çünkü açık anayasa hükümlerine ve yasalara rağmen cumhurbaşkanları kaosu tetikleyen bilinmeyen ve belirsiz sinsi gizli maskeli poker suratlarla el altından takiyye siyaseti yaptılar ve halen yapmaktalar!

Kasıt taşıyan sıkıcılık ve sessizlikleriyle ve sinsilikleriyle halkı ve siyaseti zehirlediler.

Yeni CHP iktidardaki siyasi İslamcıların bunca felaketine rağmen niye hala umut olamıyor, çünkü, bu sinsilerle düşe kalka siyasetin bokunu çıkardılar. Şimdi de Abdullah Gül boklarının sütünü çıkartıyorlar!

Öyle bir sinsi ve kirli siyaset, ki, değil siyaset, bu sinsileri doğaya bıraksanız 400 yıl içinde doğada çözülemezler! Yani İmamoğlu’nun Abdullah Gül’ün Kaftancıoğlu’nun sinsi siyasetleri tekrar doğaya insana ürüne toprağa dönüşme ihtimalleri sıfır!

Ve bunlar kimle temasa geçseler Fetö gibi cinsel hastalıklar bulaştırırlar, frengi gibi?

Görmüyor musunuz ülke felaketler üstüne felaketler yaşıyor bu sinsilerin alayı frengi hastası gibi saklanıyorlar, sormuyor musunuz, neredesiniz, diye!

DÖRT

Eski AKP’li Bakan Mehmet Şimşek’in CHP’yle görüşmesini ‘cumhurbaşkanı adayı mı olacak’ yorumlarına sebep oldu.

Yeni CHP nasıl bir tür ilkesiz kurumsuz bir parti oldu ki kapısını hangi meşrepten hangi tıynetten hangi sümsük suratlı kim çalsa cumhurbaşkanı adaylığına yakıştırıyorlar!

Körlerin bir partisi olmuş tuttuğunu cumhurbaşkanı adayı (mı) gösteriyor!

Her ağzını açanın çok rahat şekilde CHP üzerine ileri geri konuşmasının bir sebebi de siyasi sinsiliği içselleştirmiş olması.

Erkek gibi ortaya çıkıp meydan okuyamıyorlar, alayı, Cumhuriyet’i savunamıyor alayı kendini vatansever göstermekten çekiniyor, çünkü, Abdullah Gül’ün sinsi gölgesi partiye rengini verdi. Kılıçdaroğlu’nun sağcılık merakı belasını buldu ve sinsilik ve şekilsizlik parti programı oldu.

Mesela Kılıçdaroğlu’nun kendini aday göstermesinin sebebi asıl-gerçek Cumhurbaşkanı adayını güya yıpratmamak, akla bak, bu aklı kim verdiyse. Kendi ismiyle muhtemel adayın kirletilmesinin önüne geçiyormuş, muş. Birileri de kulağımıza İstanbul belediyesini Soner Yalçın, Ertuğurul Özkök, Aydın Doğan vs. yönetiyor, diyor, hani, kimse de şaşırmadım, asla inanmam, da, diyemiyor! Gizlilik, arka kapılar, perde arkası, el altı siyaset kendine çok büyük ‘sinsi’ bir alan açtı. Sinsiler birbirlerine uygun meşrepleri buldular. Kimsenin kimseye güveni yok. Her şey gizli! Öyle gizli ki savunması da pek lezzetli yani gizlilik afişe olsa Fetöcüler gibi anında inkar da edebilir hatta suçlayabilirsin de. Kimse de bir şey diyemez.

Ve ama siyaset üzerine konuşacak ‘dolgu malzemeleri’ de lazım, hiçbiri hiçbir sosyolojiye uymayan bu ‘sinsiler’ üzerine dedikodudan başka ne konuşacaksın, sinsilikleriyle dedikodu ve boş laf ve hakaret üretip kendi isimlerinin reklamını ince ince planlayanlar da bunlar!

Gizliliği, bu ülkeye Fetö ve İslamcılar öğretti, sinsiliği bu ülkede Abdullah Gül abideleştirdi, şimdi, bu sinsi siyaseti Yeni CHP parti programı haline getirdi!

Açıkta olan görünürde aleni hiçbir fikir ve hareketlerini bulamıyoruz, hep, gizli hesaplar, gizli ajandalar, parti içi hiziplerin gizli savaşı, HDP ve İyi parti, hepsini karanlık belirsiz bilinmeyen gölgesine alan bir ‘sinsilik’!

Abdullah Gül, Bülent Arınç, Davutoğlu, Binali Yıldırım, Burhan Kuzu, Hüseyin Çelik, Melih Gökçek, (bir kaç isim de siz koyun), alayı, Fetö ve AKP’nin gizli şeytanlarıydı ve kamusal alandaki bedenleriyle Fetö ve AKP’ye ‘ortak alanlar’ açtılar. İstisnasız hepsi takiyye siyasetiyle gizlenmiş maksatlarla iktidar oldu. Anayasayı yıkıp yerine ‘sinsiliği’ yani ikiyüzlülüğü inşa eden onlardı.

Halkımız gibi bu şeytanların iktidarı muhalefeti hepsini aynı kefeye koyacağız, çünkü hepsi ‘aynı bedendir’ ve maskeleri de aynıdır!

Çok açık ve net, savaş taktikleri çoktan yakayı ele verdi: devleti belediyeleri anayasal kurumları temsil ettiler ama hepsi profesyonel ‘gizlilik içinde’ başka ajandalara el altından illegal siyaset dışı hizmet ettiler.

Hangi ajandalara hizmet ettiklerini onlarca yıl masum ve saf dindi inançtı laflarına ‘gizlediler!  Ve açık açık Cumhuriyet ve kurumlarına meydan okuyup saldırıya geçtiler. Şimdi sıra diğerlerinde laf olsun torba dolsun Atatürk’ün kurduğu parti lafları ama hepsinin ajandaları yine aynı: ‘gizli’ ve ‘sinsi’.Takiyye el değiştirdi!

Hepsi istisnasız bulundukları anayasal kurumlara kendi bedenlerini koydular ve bedenleri dışında her şeyi, başta kurumların kendisini, hiçe saydılar!

Şimdi de Atatürk diyenler Cumhuriyet’in kurumlarını hiçe sayıp Cumhuriyet kurumları yerine kendi bedenlerini koyuyorlar!

Evet, sonunda, üç yanlış beden bir doğru bedeni götürdü, bedenler bedenlerin sonunu getirdi, nihayetinde tek bir beden saray kaldı!

Çok geçmedi muhalefette de kurumlar parti programları gitti yerine ‘bedenler’ geldi, İmamoğlu Kaftancıoğlu gibi ve şimdi tek dertleri sarayın yıkılması değil saraya hangi bedenin gideceği!

Faşizm, kurum değil beden dayatır.

Tek kişinin bedeni heryeri doldurur, afişleri, kamusal alanı, devlet dairelerini, ekranları, her yeri.

Şu an Tayyib’in bedeni içinde yukarıdaki isimlerin hepsinin bedeni saklıdır ya da toplamıdır!

Ve bu bedenler içinde hiçbirinin yasası anayasası kurum yoktur!

Bu bir ajanlar ve gizli ajandaların hızlı çekim kafes dövüşüydü!

Ve muhalefet de ‘beden’ savaşı veriyor, İmamoğlu’nun Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun Babacan’ın Davutoğlu’nun Abdullah Gül’ün Uğur Dündar’ın Soner Yalçın’ın bedeni artık tek bedendir!

Artık devlet ve millet ve anayasa gider tek hedef tek amaç o kişinin ‘bedeni’ Türk Milleti’nin bekası olarak dayatılır yarın da başkasının bedeni gelir artık Türk Milleti’nin ikinci Atatürk-bekası onun bedeni olur.

Demokrasi dediler kendi bedenlerini koydular.

İslam dediler kendi bedenlerini koydular.

Her şey güzel olacak dediler kendi bedenlerini koydular!

Oysa gerçek, bütün papazlar aynı kiliseye hizmet eder!

Anayasal kurumları anayasaya uygun tek bir gün konuşturmadılar.

Tek bir gün meclise ve anayasaya nefes aldırtmadılar!

Yirmi uzun yıl böyle geçti: Fetö ve ortağı AKP’liler alayı istisnasız dini bütün masum müslümandı ve karşı çıkan bizler de kafirlerdik.

Ve bu bedenlerin alayı hala ağzını açsa ‘mağduriyetten’ dem vuruyor!

Üstelik kendi bedenlerini sağlama almak-kendilerini tek geçer kılmak için bütün devlet imkanlarını (ekranlarını-hazinelerini) kullandılar!

Kardeşlerim, yaşatmakla sorumlu olduğumuz anayasa ve hukuk kurumlarıdır, ‘bedenler’ değil.

Birileri hangi sinsi gizli güçlerse sizi yine ‘bedenlerin’ peşinden koşturtuyor!

Anayasa ve yasalar açıktır, sinsi ve gizli değildir, anayasal kurumların amaçları ortadadır!

O kadar saklanmaya hiç gerek yok, fare yılan ajan değilseniz!

BEŞ

Bir büyük bilimsel iddiaya göre, dinozor çağını bitiren sivrisineklerdir!

Sivrisinekler tarihlerde dünya denen gezegende en çok insan ve canlı öldüren yaratıktır!

Suriye, İşid, Irak, BOP başkanlığı, Davutoğlu, Tayyip, Abdullah Gül, Melih Gökçek, Hüseyin Çelik, BülentArınç, Binali Yıldırım, Burhan Kuzu…

Bu isimlerin hepsi bitmek bilmeyen tarihin bu en amansız felaketlerinde BAŞROLDE ve ‘kilit rol’ oynadılar!

Anayasanın kanını emdiler!

Meclisin kanını emdiler!

Müslümanlığın ve dinin kanını emdiler!

Orta-Doğu’da taş üstünde taş bırakmadılar!

Türkiye Cumhuriyeti’nde kurum yasa bırakmadılar!

Ve hepsini sivrisinekler gibi gizlilikle sinsilikle karanlıkta bataklıkta loş ve boş ve yorgun ve bıkkın anlarımızda fırsat bulup Cumhuriyetin kanını emdiler!

Ve larvaları ve larvaları ve larvaları, İşid ve cemaatleri ve Fetöyü milyonlarca üretip her kuruma her sokağa saldılar!

Cemaat ve tarikat okullarında milyonlarca çocuk!

Cemaatler tarikatlar biri gidiyor diğeri milyon ürüyor.

Bu ülkenin ve dinin ve Cumhuriyetin ve ahlak’ın ve adaletin kanını emen bu milyonlarca sivrisineği artık kim durdurabilir, bakın koskoca Amerika devasa teknolojisine uzaydan radarlarına rağmen uğraşamadı topuklayıp kaçıyor!

İktidarı değil her tarafı kaynıyor, Yeni CHP’si İyi Partisi Saidi Nursileri Seyit Rızaları Fetöcüleri Süleymancıları el altından Abdullah Gülleri hala ‘gizliyorlar’, hala aynı ‘bedeni’ dayatıyorlar!

Biz bağımsız bir ülkeyiz kimseye eyvallahı olmayan Cumhuriyetçiyiz, anayasanın hükümleri açıktır ve ortadadır diyebilen erkekçe ortaya çıkanı tek kişi yok!

Her şey ‘gizli kapaklı’!

Ve artık sivrisinekler gibi yorgun düşüp uyumamızı derin uykuya girmemizi dahi beklemiyorlar, gün ortasında uyanık apaçık hücuma geçiyorlar!

Ülke felaket üstüne felaketler yaşıyor bu milyonlarca sivrisinekten hala akıllanmamışlar hala perde arkasında hala karanlıklar içinde hala kimin eli kimin cebinde hala mağaralara bataklıklara saklanmışlar hala İyi Parti ve Yeni CHP gibi partilerini sivrisineklerin pislik yuvası haline getirmişler!

Çünkü korkaklar, ortaya çıkacak ben Cumhuriyetçiyim diyecek iddialı harbi bir cümleleri yok!

Oysa muhalefet dediğin bozulmuş dağılmış işlevini kaybetmiş anayasa ve kurumlara düzen vermek için vardır!

Hayır, hala ağızlarında bu kurumları İslamcı ideoloji adına lime lime paramparça etmiş Abdullah Gül ismini ya da Mehmet Şimşek vb. bir sümsüğün adını dahi konuşabilecek tıynetteler!

Kardeşlerim, muhalefet, kamuya ve siyasete şunu öğretir bozulmuş anayasa ve kurumlarına düzen vermek işlerlik kazandırmak!

Oysa gizliliğin birinci mantığı kavramları kişileri olmadıkları şekilde ‘dönüştürmek’ ve olmayan hayali bir güç peydah etmek, ve bu uğurda siyasetsiz sosyolojisiz salt matematik hesaplarla milletin aklını yiyip kafasını karıştırmak.

İkinci mantığı aynı bedenlerin ‘kısır döngüsüne’ sizi mecbur kılmak!

Ve gizliliğin üçüncü mantığı, bütün kirli, şaibeli, ajan, dümenci, kumpascı, dalavereci ne kadar insan var hepsini ‘gizliliğin’ içinde barındırarak meşrulaştırır ve siyaseti onların kumpaslarına yeniden hazır hale getirirler!

Çünkü gizlilik şeytan ve pislik ve solucan ve zehirli yılanlar üretir, Abdullah Güller’in Davutoğullar’ın tıpkı Fetö’nün ve siyasi İslamcıların ürettiği gibi.

Gizlilik, tasması dışarıda gamsız vatansız sadece yiyici siyasiler üretir!

Ve gizlilik yeni sezona öyle bir takım kurar ki kafayı yersiniz İmamoğlusu, Süleymancısı, Aydın Doğan’ı, Soner Yalçın’ı, Ertuğrul Özkök’ü Meral Akşener’i Enver Altaylısı Abdullah Gül’ü ve nicesini aynı mevziye yerleştirir! Mübarekler Tora Bora dağlarına saklanmış ara ki bulasın!

Sinsilerin ilk işi tıpış tıpış aynı mevzide Cumhuriyet savaşı verdiğinize sizi inandırır!

Yani tarikat ve cemaat iktidarı sadece el değiştirecek, giden sadece bir kişinin bedeni olacak, yeni kervan eski kervanla Bülent Arınçlar’ın Abdullah Gül’ün bedenleri eski yeni sinsiler ortaya karışık yola revan olacak!

Kardeşlerim!

Oysa doğrusu anayasanın ve meclisin ve Cumhuriyet kurumlarının da ‘biyolojik’ bir bedeni olmalıydı.

Cumhuriyetçileri, öğretmenleri, sendikaları, dernekleri, partileri, Cumhuriyet tarihi boyunca bu biyolojik bedenin ruhu eli ve kolu ve kalbiydi.

Muhalefete düşen ilk görev Cumhuriyeti ve kurumları sahiplenmekti, bu sinsileri ve ajanları değil!

Kendine güvenen kimseye muhtaç olmayan eyvallahsız kitlelerin heyecanlarını harekete geçirmekti.

Yani Cumhuriyet bizim ve kurumlarımızın içinde yaşamıyorsa anayasayı ve ülkeyi ayakta zaten tutamazsınız.

Cumhuriyetçi demek Cumhuriyet’e sahip çıkan insanlar ve kurumlardır!

O liderin bu başkanın bu adayın afişleri görselleri bedenlerini tapınak haline getirmek hiç değildir!

O bedeni bu kişiyi tek çözüm tek fırsat haline getirmek hiç değildir!

Yoksa?

Ha Hasan Kel, ha Kel Hasan?

Bize ne?

Sorun kendinize Cumhuriyet ve kurumlarını açıktan aleni savunan kaç tane gazeteniz kaç tane gazeteciniz kaç tane sivil derneğiniz kaç tane anayasayı sahiplenen akademiniz medyanız var ve kaç tane partiniz var?

Sıfır?

Çünkü gizli eller kendi dayatmaları için ‘siyasi eleştiri ve sorgulamayı’ ortadan kaldırıp Cumhuriyet’i savunan herkesi sapık linççi vahşi faşist manyak deyip kriminalize ve marjinal ilan edip ortadan kaldırttı!

Ermenistan’a gittiğimde görmüştüm, Ermenistan’ın giriş çıkış bütün kapılarını Rus askerleri kontrol ediyor, elinizdeki pasaportlara Rus askerleri bakıyor.

Bir şehir düşünün bütün sinemalarının-partilerinin girişinde biletler gizli bir elin kontrolünde!

Umut etmek hayal kurmak proje geliştirmek seçimlerde aday göstermek hepsi yurttaşlara ve insanlara dair hasletlerdir.

Siyaset ve medyanın kapısında biletleri kontrol edenler, henüz sizleri bizleri hayal kurabilen umut edebilen tercih ve seçim yapabilen insan kategorisine koymuş hiç değil!

Umut etmeyi hayal kurmayı köle ve sömürge değil insan olmayı hak edebilmek için önce kendi varlığını kendi adayını dayatacaksın!

Ve önce karanlıktan gölgeden bataklıktan perde arkasından bir de çık da yüzünü görelim diyeceksin!

Önce bilelim sen kimin adamısın yine hangi tezgahın peşindesin?

Kırk yıldır işgal altındaki Taliban kendi militanlarını yetiştirecek on binlerce okul kurabildi, soralım kendimize, Cumhuriyete ve anayasaya bağlı okullarımız gazetelerimiz var mı, varsalar neredeler!

   

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 Yorum

  1. Türk halkı Kuvayi Milliye, Müdaafi Hukuk gibi güç örgütleri oluşturmazsa, o sivri sinekler Türkleri yiyip yutacak.

    Cevapla
  2. 20 yıllık memleket yangınına gagasiyla şu taşıyan Veryansın kadrosu benim umudumdur.

    Cevapla
  3. 12 Ağustos 2021, 21:13

    Kaliteli bir yazı olmuş. Talibanla ilgili soruma cevap almış oldum. İbb’nin başında başkalarının da olduğunu bilmiyordum, ad mason onu biliyorum. Yazıyı okurken tarafsız, partisiz insan olduğunuzu anladım ve kaç yazar var böyle diye düşündüm ki son paragraflar da bunu yazmışsınız. Çok az, görünmezler. Tehditle yok ederler. Piyasaya vatansever almazlar, kendini satacak insan alırlar. Bir hatırlatma yapalım, imamoğlu sanatçılar konuşacak dedi hepsi bir anda konuşmaya başladı. Destek verdi. O söylemeden önce hiçbir şey yapmamaları hepsinin aynı yere bağlı olduğunu gösterir. Berk Oktay’ın hesabına bir ara bakmıştım, Türklükle doluydu. Başkalarına bakıyorsun hepsi bir düğmeyle kontrol ediliyorlar

    Cevapla
  4. Yunus Emre’nin ” Evvel benem , Ahir benem ” şiiri durumu açıklıyor gibi…

    Cevapla
  5. Fetönün ve akp nin gizli şeytanlarından biride türk düşmanı Bekir bozdağdır.kendisi hem özalın hemde tayibin bop projesinde görevli ilk amerikancı piyonlarından biridir.Türk diye bir ırk yok dediği içimizdeki Türk anayasası ona emanet

    Cevapla
  6. Yolsuzluklar, adam kayırmalar, ballı kaymaklı ihaleler, Suriyeliler, Afganlar, Cemaatler, Tarikatlar vs haberlerinin altına sıkça yapılan “Sandığı koyun artık önümüze” yorumlarına bakıyorum da seçim olsa iki ittifaktan biri kazanacak ikisi de aynı b..un laciverti o halde bizim önümüze koyulan sandığın bizim kullandığımız oy’un ne önemi var…? Ben hiç birine oy vermicem tek ve ufacık kazancım vicdanımı rahatlatmak olacak ama bi taraftan cumhuriyeti vatanı devleti çocuklarımın geleceğini kaybetmek vicdanımın rahatlığını unutturacak.. Biz ne yapacağız Nihat abi?

    Cevapla
  7. İslam’a düşman olanlar, içinde yaşadığı “müslüman toplum” da dışlanırım korkusu ile O’na ve elçisine hakaret edemiyor, daha kibar bir yola taraf oluyorlar: DEİST oluyorlar.

    Sen ve ekibin de “Cumhuriyet”çi oluyorsun(!)
    Nasrettin Hocam da “karla ekmek yemeği”in mucididir.
    Yaparsan olur.

    Cevapla
  8. 12 Ağustos 2021, 09:54

    Sayin Genc, Bizler ki silahini, topragini, zenginligini ve hatta namusunu gecmiste dusmana kendi elleriyle teslim edenleri gorduk ve belgeleriyle beraber okuduk sizlerin sayenizde. Uc kusak onceki Atalarimiz o zamanin butun imkansizliklarla ragmen bu kiskactan kurtulmayi basarmislar. Bugunun vatanseverleri olarak biz deriz ki, su an itibariyle olmasa bile yakin bir surecte bunlarin da ustesinden gelinecektir. Az bir sabir, Allah gercek mazluma her zaman yardimci olur. Saygilar !

    Cevapla
  9. Şu ciğerimi kemiren düşmanım bir karşıma geçse ya, ne diyeceğimi biliyorum.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!