Nihat Genç yazdı…
Suriye’yi fethetmiştik, A Haber, CNN ve Habertürk ve bilümum yandaş kanallarda sabahlara kadar kutlamalar yapılmıştı! Yandaşlar göbek atmaya doyamadı, ekranlarda yandaş akademisyenler hepsi fatihlere övgüler düzüyor gerdan kırıp, oh suyundan koy diye kendilerinden geçiyorlardı! Ve tabii Tayyip Erdoğan Selahaddin Eyyübi olmuştu! Biz ise yahu bu bir İsrail-Amerikan projesi dedik ve bizi Türkiye’nin vizyonunu büyüklüğünü bilmemekte eleştirip eğlendiler! Aslında gizemli derin bilinmeyecek bir şey yoktu ortada, henüz üç beş gün geçmeden İsrail geldi ve Suriye topraklarına yerleşti! İstediği Suriye’yi de Gazze gibi yapmak, savunmasız silahsız bir Suriye istiyor! Yani önümüzdeki yıllarda İsrail’in tıpkı Gazze’deki gibi keyfince öldürdüğü keyfince gelip yerleştiği bir Suriye söz konusu! Velhasıl Türkiye’nin el vermesiyle İsrail tarihlerde bulamadığı toprakları büyütme fırsatı yakaladı! Ve Amerika’nın besleyip eğittiği PKK ordusu Suriye’nin en büyük silahlı gücü!
O bayram yapanlar nerdesiniz?
Suriye fatihleri ve bu bir Suriye halk devrimidir diye üfüren yandaşlar, hiçbir şey olmamış gibi, aynı ekranda üfürmeye devam ediyorlar!
Utanma yok, bilgi yok, cehalet diz boyu, sırf iktidarlarına iki günlük sahte bayram yaşatmak için düpedüz yalan söylediler!
İşte bu adamlara yandaşlar denir, kimi eski asker kimi akademisyen ve ama hepsi iktidarın soytarısı, hepsi o düşük zekalarıyla her akşam milletle eğleniyorlar!
Her akşam yalan söylemekten hiç çekinmeyen bu soytarı takımı tabii ki maaşlı!
Tabii ki bu soytarıları İsrail ve ABD gibi ülkeler çok ama çok sever, tabii ki Tayyip daha çok sever, işlerini kolaylaştırdığı için!
Yüzlerce akademisyen ve yüzlerce yandaş her akşam kasıtla yalan manipüle bilgilerle akıllarınca Türkiye’nin jeo-politiğine geleceğine dış politikasına yön veriyorlar, kardeşlerim, palavralar dün de bugünde hiç değişmedi! Ve bu şarlatan tayfası sorarsan fiyakayla çalımla ‘devlet yönettiklerini’ söylüyorlar!
***
Çin nadir elementlerde dünya devi haline geldi ve maden milliyetçiliği çağını yeniden başlattı!
Henüz 1980’li yılların başında dünyanın en yoksul ülkesi kırk uzun yıl içinde dünya ekonomisinin zirvesine yerleşti!
Neo-liberal dünya düzeni 1980 itibariyle tüm dünyaya meydan okumaya başladı milli olan ne varsa satılıyor ve şirketler her şeyi ele geçiriyordu!
Devlet gücü ve müdahalesi zayıflatılıp devletlerden daha güçlü şirketler ortaya çıkmaya başladı!
Devletin kamu teşebbüsleri ve halkın kooperatifleri dünya bankası projeleriyle kasıtla küçültülüp elde ayakta ne varsa şirketlere satılıyordu ve çok geçmeden dünyamız bir şirketler imparatorluğuna dönüştü!
Devlet ve kooperatifler küçülüyor yani devletin ve halkın elinden kamu teşebbüsleri alınıyor ve şirketler sınırsız imtiyazlar ve zenginlikler ele geçirmeye başladı!
Sosyal haklar, insan hakları, tazminatlar, gibi iki yüzyılın kazanılmış hakları elden çıkıyor ve fütursuz ve acımasız bir şirketler diktatörlüğü kurulmaya başlandı, öyle ki, en temel ihtiyaç maddelerinin üretimi ve tedarikinden petrol ve enerji ve yüksek teknolojide günlük yaşam için elzem olan her şeyin sahibi şirketler olmaya başladı!
Şirketler borsaları ve ülkeleri ele geçirdi ve büyük zenginliklerin ötesine geçti sanatta sporda medyada devasa bir güç ele geçirdi ve siyasi partilerden meclisten daha etkili olmaya başladı ve büyük imtiyazlar ele geçirdiler!
Devlet zayıfladı, küçük esnaf zayıfladı ve köylü ve çiftçi zayıfladı ve sendikalar ve halk iradesi pasifleştirildi ve dünyamız şirketlerin insafına bırakıldı!
Konumuz gereği biz nadir elementlerden gidelim, 1990’lı yıllarda internet henüz kitleselleşmemişti ve 2000’li yıllar itibariyle dünyamız sensör, radar, güneş panelleri, rüzgar enerjisi ve elektrikli arabalar ve bilgisayar ve güvenlik kameraları ve cep telefonları ve uzay teknolojisi alanında henüz atağa kalkmamıştı!
1990’lar aynı zamanda Avrupa Birliği’nin kurumsal olarak oluşmaya başladığı ve Sovyetler’in çöktüğü yıllardı!
Siyasette sağ-sol dışında yepyeni bir hareket ortaya çıktı, yeşil hareket!
Çevrecilik hareketi çok kısa sürede popülerleşti ve çok etkili hale geldi! Kurulmakta olan yeni dünyada kitleler nükleer silahlara karşı ve doğayı korumak istiyordu!
Avrupa Birliği doğayı zehirleyen maden şirketlerine karşı çok sert tedbirler almaya başladı, öyle ki, maden şirketleri ağır vergiler ve yasaklara karşı duramadı ve kendilerine sorun çıkartmayacak uzak ülkeler aramaya başladı!
İşte Çin, burada devreye girdi! Avrupalı şirketleri ülkesine davet etti!
Çin, Avrupalı şirketlere kendi ülkesinde maden çıkartmaları için çok kolaylıklar sağlayacağı sözünü verdi, Çin’in amacı, kendisinde olmayan maden teknolojisini ele geçirmekti!
Çin, gerçekten doğanın zehirlenmesi ve onlarca köy ve kasabanın kanserden tarihten silinmesi risklerini dahi göze aldı ve Avrupa’nın maden teknolojisini önce taklit sonra daha iyisini yapmaya başladı! Nadir toprak elementlerinin çıkarılması çok yüksek bir teknoloji istiyordu, 100 tonluk kayaları kırıcı delici makineler gibi ve topraktan elementi siyanürle ayrıştırmak gibi ve Çin çoktan yola çıkmıştı!
Geçtiğimiz yüzyıl petrol çağıydı ve şimdi bilgisayar cep telefonları sensör ve radarlarla yepyeni bir çağ başlıyordu ve Çin çevre felaketlerini göze alıp geleceğini inşa etmeye başladı, ki 60’lı yıllarda da nükleer silah sahibi olabilmek için tarım politikalarını ihmal etmiş ve 60 milyon insanın açlıktan ölümüne sebep olmuştu, yani Çin büyük riskler almakta acı deneyimleri vardı!
Çin ülkesine davet ettiği şirketlere söz verdiği gibi nadir element satışına önce izin verdi, ve ancak, son yıllarda iş çok köklü şekilde değişti!
Bu aslında neo-liberal çağın da sonu ve yeni dünya savaşlarının da başlangıcıydı!
Ve filmin sonunda Çin nadir elementlerde bir dünya devi oldu ve nadir element piyasasına el koydu, sınırlar getirdi!
Çİn, maden milliyetçiliğiyle yeni bir çağın açılışı yaptı!
Evet, yeni bir çağ başlıyor, bütün siyasetleri partileri fikirleri yeniden şekilleyecek!
Artık dünyalılar şirketlerin elindeki madenlere sahip olmadan bir siyaset yapabilmesi mümkün değildir!
Ancak madenlerinize sahip olup bir devlet müdahalesi ve gücünü ele geçirdiğinizde bir milli kimliğiniz ve meclisiniz milli iradenin meclisi olur değilse şirketlerin oyuncağı olmaktan kurtulmak mümkün değildir!
Ülkemiz madenciliği tam bir yağma düzeniyle sömürgeci şirketlerin elinde, an itibariyle büyük ve sınırsız ruhsat haklarıyla köyler yaylalar ormanlar mezralar tamamen sömürgeci şirketlerin insafına bırakılmış!
Ve maden ruhsatları tam bir kaos içinde, kim hangi madeni çıkarıyor, bilen anlayan denetleyen bir güç yok!
Ülkemize yeni bir fikir lazım, milli madenciliğimiz yani Eti Maden sömürgeci şirketler üzerinde kontrolünü hızla ele geçirmeli ve madenlerimize yeniden sahip olmanın yolunu mutlaka bulmalı!
Hangi maden şirketleri neyi çıkartıyor ve hangi taşeron şirketler siyonist şirketlerle ortak çalışıyor bilen anlayan yoktur ve Türkiye’nin ABD ve İsrail tarafından çok sevilmesinin sebebi de işte bu gizemli ortaklıklardır!
Maden demek zenginlik ve güç demektir!
Stratejik madenlerinden habersiz ülkeler sömürgeci şirketlerin kölesidir!
Madenlerinize sahip değilseniz siyaset yapabilme şansınız dahi yoktur!
Sömürgeci şirketleri durduracak sınırlandıracak bir devlet gücü olmayan ülkelerin yaşama şansı hiç yoktur!
Ülkemiz önümüzdeki on yıl içinde, bir, madenlerinde kontrolü sağlamak, iki, yine şirketlerin ele geçirdiği en temel ihtiyaç maddeleri ve sonra petrol elektrik gibi yüksek teknolojik tesislerini ele geçirecek milli bir projenin sahibi olmalı!
Tam tersine şu anda iktidarı ve muhalefeti kumda oynuyor, akıl alacak gibi değil, sorun kendinize bakalım, iktidar muhalefet hangisi hangisi kazansa ne değişecek, o halde, her gün birbirinizi boğazladığınız bu siyasi kavga neyin ve kimin kavgası?
İktidarı ve muhalefeti devleti güçlendirecek milli projeleri neden hiç konuşmuyor, küçük esnafı, çitfçiyi köylüyü üretimde ve tedarikinde büyütecek milli projeleri neden hiç konuşmuyor, şirketleri sınırlayacak ve halkı zenginleştirecek milli seferberlik projelerini niçin hiç konuşmuyor! Ve neden ülkemizin onlarca yıldır hergünkü siyasi kavgası açılım gibi dayatılan siyasi dayatmalar!
Zenginlikleriniz şirketlerin eline geçtikçe siyasi dayatmaların dozu da her geçen gün anayasa değiştirecek kadar büyümekte!
Zenginlikleriniz şirketlerin eline geçtikçe sabah akşam taviz vermekten boyun eğmekten başka şansınız kalmaz!
Ve iç politikada zenginlikler kimin eline geçmiş bilemeyecek kadar cahil ve köle bir toplum birbirini yiyor!
Devletimiz ve halkımız niçin zayıflatıldı ve şirketler ne adına kim adına bu kadar büyütüldü ve şimdi bu şirketler kimlere hizmet ediyor?
Yani şirketlerin halkı ve devleti on yıllar içinde zayıflatıp teslim aldığını bilmeyen kitleler, işte, aşağıya yorumcu kardeşler gelmiş, İmamoğlu ve Tayyip kavgası her birisinin gözünü kör etmiş, şirketlerin devasa imtiyazları ve zenginlikleri sınırlandırılmadan kölelikten çıkamayacağını bilemeyen zavallı kitleler!
Birileri Türkiye’de kırk uzun yıldır şirketlerin devletin ve halkın zenginliklerini soyup madenleri ve en temel ihtiyaç maddelerini ele geçirdiğini kasıtla anlatmıyor, kasıtla gündeme taşımıyor, kasıtla kitleleri uyutmak istiyor!
Birileri devletin ve halkın madenlerin kontrolünde ve en temel ihtiyaç maddeleriin üretim ve tedarikinde zenginleşmesini hiç istemiyor!
Sağı da solu da iktidarı da muhalefeti de sömürgeci şirketlere hizmet ediyor ve ortaklıklar kuruyor ve bu ortaklıklar dönüp dolaşıp siyonist şirketlerin küresel imparatorluğuna hizmet ediyor!
Medya düzeni de haliyle sömürgeci taşeron şirketlerin elinde olduğu için milleti zenginlikleri konusunda uyandırmak hiç mümkün görünmüyor!
Oysa sömürgeci şirketleri sınırlandırmadan milli bir meclisiniz milli bir partiniz milli bir iradeniz yani bir devletinizin olması mümkün değildir!
Varolunuz sayın Genç,selam ve sevgiler.