(Nihat Genç’in bugün Cumhuriyetçi Vatanseverlere yaptığı toplantı konuşması…)
Arkadaşlar, insanları insanlık yapan yüksek ideallerdir!
Devrimciler yüksek ideallerin çocuklarıdır!
Kardeşlerim, vahşi kapitalizm ve vahşi İslamcılık hükmünü sürdürüyorsa hiçbir devrim ya başarılamadı ya tamamlanamadı, demektir!
Bizler, Türk Milleti’nin ve mazlum milletlerin önderi olmuş Cumhuriyet devriminin son 90 yılda irtica ve toprak ağaları ve yabancı istihbarat şebekeleri ve sağcı partiler ve cemaat yapıları tarafından parçalandığı gerçeğine şahit olduğumuz için, buradayız!
Türk Milleti’nin bekasını kadere bırakamayız!
Türk Devrimi’nin tamamlayıcısı olacağız!
Bizi bu salonda toplayan en temel duygu ülkemizin kurumları ve ekonomisiyle yağma ve talan içinde, ve yağma ve talana karşı bir milli irade olmayışıdır!
Ve sırtına vurulan kırbacı öpmeye çalışan bir ortaçağ zihniyetini değiştirip itiraz eden bir halk kültürü devrimci bir kültüre dönüştürmenin yollarını aramak için buradayız!
Öfkesini bir anda patlatıp tüketerek değil öfkeyi kararlı hale getirmek için buradayız!
Vicdanları ayağa kalkmamış insanları siyasette bir araya getirmek mümkün değildir, devrimci, önce vicdan siyasetiyle işe başlar ve itiraz kültürünü örgütlemeye başlar!
Örgüt, ortak karar alıcı meclis yoksa halk vicdanı mızmızlanmaktan halk isyanları galeyan olmaktan öteye gidemez, örgüt yoksa, devrimciler tutunamaz!
Dipten gelen halk hareketlerinin ortak özelliği baskı ve zulüm rejimine karşı artık dayanılmayacak tahammülsüzlüklerdir ancak örgüt yoksa arşa varan bu tahammülsüzlükler bir siyasi programa tutunamaz!
Büyük devrimlerin ve devrimcilerin tarihinden öğrendiğimiz çok şey var, direniş düzensiz ise başıbozuk ise fevriyse, o direnişi birkaç karakol polisi bastırır susturur, bu yüzden yol gösterici olan politik dayanışmadır!
Arkadaşlar, haksızlığa karşı direnmek insan doğasında vardır, henüz kitap yazılmadığı çağlarda bile insanlar çoluk çocuklarına kabilelerine namuslarına saldırıldığında onurları ve toprakları için ayağa kalkmıştır!
Esarete karşı direnmek Türk Milleti’nde biraz daha fazla vardır, işte o fazlasına inananlar bu salondadır!
Hiçbir millet dışlanmayı kabul etmez, aşağılanmayı kabul etmeyecek olan milletimizi milli bir irade etrafında seferber edebilmek için buradayız!
Arkadaşlar, devrimin en öğretici aşaması ilk aşamadır: ‘birbirini tanıma!’
Kimle yola çıkacağıma karar verme mızmızlananları cephe gerisinde bırakma ve bir davaya inanmışları cephenin önüne sürmektir!
Biz buna ‘politik örgütlenmenin’ hakikat kazanması deriz!
İnancımız ve sabrımızla varsanız ‘hakikat’ kazanırız!
Şayet bu ilk tanışma salonuna buraya geldiğiniz gibi hiç değişmeden çıkacaksanız bize yazıklar olsun, çünkü bizler, bu salonda, kopuk, ipsiz, fevri, çürümüş fikirleri bu salonda sağlam bir kazığa bağlamak için varız!
Bu salondan çıkarken artık her birimiz atlarımızı nereye bağlayacağımızı ve nerede kışlayacağımızı bilmiş olarak çıkacağız!
Burası bir ‘savunma hattıdır’ çünkü ‘milli egemenlik’ kurumlarıyla işgal altındadır!
Devrimcilerin hata yapma lüksü yoktur!
Kimi gizli destek verir kimi açık kimi parasıyla kimi boş zamanlarında katılır ama herkesi ‘savunma’ hattına cepheye çağırıyoruz! O meşhur devrimci sözle: ‘Herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar!’
Arkadaşlar, kendimize gelelim, bir politik halk kültürü inşa edilemez ise siyasi taban bulamayız!
Devrimleri besleyen halk toplantıları gençlik buluşmaları ve biraraya gelmeleri ve fikirleriyle bedenleriyle bu toplantı salonlarında görülmeleri ve safları sıklaştırmalarıdır!
Politik-siyasi bir ağınız yoksa, yokuz!
Bir bozgun bir çürüme ve bir işgal süreci yaşıyoruz, ancak Türk Milleti’nin çok yüksek bir milli direniş gücü vardır ve ama o direniş sızmalar saldırılar karşısında teslim alınmıştır!
Ve acımasız gerçek başta CHP ve irili ufaklı partiler milli direnişi ortaya koyacak güç olamamış aksine direnişi yoran oyalayan kafa karıştıran hatta düşmanla işbirliği yapan istihbarat tuzaklarına kurban gitmiş ve milli düşmanlarımız seyid rızalardan fetölerden özür dileyecek hale getirilmiştir!
Amansız gerçek: devletiyle kurucu partisiyle milli egemenlik işgal altındadır!
Ancak hiç korkmuyoruz, ve bu çürümüşlüğe yağma talan ve işgale karşı çok yüksek bir vatan ve insanlık sevgimizden gelen motivasyonumuz var, direniş cephesinin bugün sayısı yeterli değil parası olmayabilir ancak neşemizi ve umudumuzu hiç kaybetmedik!
Çünkü Türk Milleti’ne derin bir aidiyet ve mensubiyet duygumuz var, bu yüzden hem milli kazanımları hem de bölüşüm ve eşitlik değerlerini gençliğe anlatmak ve hep birlikte milli bir güç, milli bir duvar, milli bir cephe inşası için yola çıktık!
İslamcı siyasete halkın güveni sıfırdır ancak alternatifsiz oluşu ya da alternatiflerin daha kötü oluşu milletimizi çaresiz bırakıyor, kardeşlerim, samimiyetimizle hayatlarımızla sözlerimizle Cumhuriyet’e ve devletine ve toprak bütünlüğüne şaşmaz bağlılığımızla artık ‘güvenilir’ bir siyasi yapıyı ortaya çıkartmak için yola çıktık!
Arkadaşlar, politik örgütlenme bağlarını kuramayan her direniş kaos’la yenilir, patlamakta olan sosyal basıncı kullanamaz ve tek atımlık öfkesinden sonra ezilirler!
Dinamit fitili gibi halk hareketlerinin fitili vardır, politik örgütlenme fitili tanımıyorsa bilmiyorsa fitilin içinde değilse filmin sonunda kendini patlatır, ve fitili siyasi programıyla demokratik zeminde milletimizin hayrına kullanamaz!
Devrimciliğin ilk aşaması tanışmaktır, el sıkışmak, yüzümüzü görmek, selamlaşmak ve itirazlarımızı tartışmak yani ilk aşama bir ‘dava kültürü’ oluşturmak!
İlk aşamayı program ve kadro takip eder, ve kendini programıyla kadrosuyla ifade edemeyen politik örgütlenmeler zaman içinde coşkulu hatiplerin ya da çok bilmiş elitlerin liderliğine mahküm olur!
Arkadaşlar, kardeşler, baskı altındaki bir toplum şüphesiz zor konuşur, ancak siyasi örgütler milletiyle konuşabilmeyi sesi olmayı başarır ve baskı altındaki toplumun, siyaseti, direnişi, dili, sineması, örgütü olarak tarih sahnesine çıkar!
Evet, basınç vardır isyan vardır ancak sizler bizler ve milletimiz düdüklü tencerenin içinde ne pişirildiği bu neyin dumanıdır bilemiyoruz! Bir takım kumpaslar suikastler ve çatışmalar inşa ediliyor ve bizi de altında bırakıp beynimizle algımızla bizleri maymun gibi oynatıyorlar!
O halde, bir devrimci ‘basıncı’ oluşturan şey nedir bilmeli, bakın geçmiş yıllarda, birileri laik-şeriat, AB tartışmaları, inanç ve etnik mezhep özgürlükleri gibi ‘basınçlar’ oluşturup Türk Milleti’ni ordusu hukuku ve devletiyle paramparça ettiler!
O halde düdüklü tencerede yemeğin aşçısı da buharı da alevi de tadı da tuzu da kaşığı da biz olacağız!
Arkadaşlar, önce bir dava sahibi olarak hayatlarımıza anlam vereceğiz sonra devrimci direnen bir ruh’un oluşması ve kitleselleşmesinde öncü kadroları işte bu salonlarda hazırlayacağız!
İnsanlığı kardeşleyen toprağına sahip çıkan devrimci bir ruh yoksa hayat yoktur ve azgın kapitalist ve İslamcı siyaseti eleştirme hakkımız hiç yoktur!
Arkadaşlar, siyasi bir hareket içinde yer almayacaksak ‘aydınlanmış’ insanlar değil gevezeler ve kokuşmuş çer çöpüz!
Bu tanışma salonu, zayıflamakta ve yok olmakta olan milli iradeyi elitlerde ve yukardan değil tabanda aramak alttan yukarı şekillendirmek için toplandı!
Kimliğimizi tanımlayan ülkemizin bağımsızlık kavgasıdır, ancak kendi bağımsız olmayan kişiler bağımsızlık savaşı veremez, yani ilk işimiz öncü kadroyu, işiyle gücüyle mesleğiyle kimseye muhtaç olmayan arkadaşlar içinden seçmek!
Arkadaşlar, bütün devrimci pratikler bize göstermiştir ki öncü devrimciler halkın desteğini almak için başlangıçta ortak karar alıcı ya da demokratik bir görüntü verir ve sonra lider kadrosu içe kapanır cuntalaşır sertleşir!
Politik ve hızlı bir manevra kabiliyeti için önderlik şarttır, yani, Kırım’ı kaybetme sebebimiz ‘beylerin’ savaş kararı alması için Kırım’a doğru yola çıktıklarında uzun yol yüzünden savaş çoktan başlamış Kırım işgal olmuştu!
Arkadaşlar, yurttaşlığın ödevleri vardır, ödevini yapmayan yurttaş olamaz, bir kenarda sessizce oturup ben yurttaşım diyemez, sen itiraz etmemişsen, dilekçe vermemişsen denetleme yapmamışsan sen tebasın sürüsün!
Milli egemenliğimiz yurttaşlara temel haklar ve sorumluluklar vermiştir, sorumluluk hak aramaktır, itiraz eleştiri denetleme sorumluluğu yurttaşlık kültürüdür, yurttaşlık kültürü yani itiraz eden bir halk kültürü inşaası için devrimci bir ruh şarttır! Ve o ruh bu salonda fazlasıyla vardır!
Bir devrimci, lord, patron, ağbi, efendi, aşiret, derebeyi, tarikat, aziz, evliya, mübarek, baron, prens, kral, dayı, yani kutsanmış imtiyazlı üstün bir sınıf tanımaz! Efendi tanımayanlar bu salondadır, bu salonda kimse kimseden üstün değildir!
Efendi tanımayan bizlerin dincilerden farkı şudur, dinciler ‘Tanrı’nın gözünde hepimiz eşitiz’ der, evet biz de inanıyoruz, eşitiz, ancak…
Tanrı’nın gözünde hepimiz eşitsek siyasette de devlette de hukukta da vergide de eğitimde de sağlıkta da eşit olmalıyız… Hem Tanrı’nın gözünde eşitiz diyeceksin hem de başımıza eşit olmayan üstün bir ulema sınıfı, Papa, aziz, şeyh, saray koyacaksın… Hem Tanrı’nın gözünde eşitiz diyeceksin hem de ihaleleri sen alacak torpil yapacak servet ve hazineleri senin mezhep ve cemaatinin nüfuzuna girecek, devrimci işte budur: Yok öyle yağma!
Cumhuriyet ve kamucu politikaları Tanrı’nın gözünde eşit olanları siyaseten de eşitleme rejimidir!
Kardeşlerim, sizi buraya bir politik örgütlenmenin emir ve itaatine almak için çağırmadık, sizi buraya, cepheye hep birlikte hazırlanmak için, ve artık görülmeyen gerçek üniformalarımızı giymek için çağırdık!
Size bir fanile bir mintan bir çift çorap ve altınıza at ve elinize silah verecek değiliz, size buraya, tıpkı acemi birliğinde ilk üniformamızı giyerken, postallar büyük gelir pantolonun kemeri tutmaz ve içinde kaybolursun…
İşte bu salonda üniformayı üstümüze adam gibi oturtmak için varız, tartışacağız, konuşacağız örgütleneceğiz ve Türk Milleti’nin ÇAKI gibi askerleri olacağız, her birimiz milletimizin dipçiği süngüsü mermisi olacağız!
İstiklal savaşımızın tarihlerde esir olmamış ay yıldızlı üniformasını beğenmeyen varsa buyursun gitsin, ben öyle bir bakmaya geldim, ben şöyle bir takılacağım, araziye yatarım, diyen varsa, buyursun gitsin!
Ben Çanakkale’yi unutmadım ben Dumlupınar’ın evladıyım diyen varsa, arkadaş, yüz yıl sonra cephe yeniden kuruluyor, bu salonda!
Yahu arkadaş, biz nereye düştük, bu konuşanlar toplananlar kimdir diye şüpheleriniz varsa, şüphelerinizi giderecek tek şey, yaşadığımız hayatlardır, kırk uzun yıldır biz o Afyon ovasındayız, o Kocatepe’de kırk yıldır nöbetteyiz!
Buraya davetimizin sebebi, yüz yıl sonra bugün, yine, Türk Milleti fakru zaruret içindedir, mühimmata ve askere ihtiyacı vardır!
Biz, birbirine video ve mesaj atmaktan başka işe yaramayan seyirciler ve sürü olmamak için, buradayız!
Milli bir cephe, milli bir direniş, milli bir refleks, milli bir program ve milli bir kadro için buradayız!
Burası Ankara, milli mücadelenin başladığı ve millet meclisinin kurulduğu yer!
Ki, Ankara adı, milli mücadele başlamadan önce, İstanbul basınında gazetelerin ilk çıktığı Tanzimat Dönemi’nden beri ‘adı’ hiç bilinmiyor adı hiç anılmamıştı!
Ancak milli mücadele başladıktan sonra Ankara adını tüm dünya öğrendi!
Şimdi sizleri bizleri sayıca ya da isimce bilmiyor olabilir isimlerimizi hiç geçirmiyor olabilirler, biraz sabır, birbirimizle konuşmaya başladık işte, birbirimizi tanımaya başladık işte, neşe içindeyiz ve çok umutluyuz, çünkü bu salonda elden ele tüm Anadolu’nun köy ve kasabalarını gezecek ‘meşale’ yakılmıştır!
Anadolu, güneşimiz, bayrağımız, göğümüz ve çadırımızdır!
Anadolu, Cumhuriyet’ini bekliyor!
Anadolu, onurumuz, bağımsızlığımız, kardeşliğimiz, bölüşümümüz ve bereketli toprağımızdır!
Anadolu, Cumhuriyetçi evlatlarını bekliyor!
Arkadaşlar, Türk devriminin eksik yanı, toprak reformudur! Toprak ağaları Demokrat Parti’de Cumhuriyet düşmanı şeyhlerle işbirliğine girip Cumhuriyet’i parçalamaya ve zamanla yabancı istihbaratın vatan haini ajan kuklası olmuşlardır!
Arkadaşlar, tarihteki bütün isyanların kökeninde lordlar ve kilisenin el koyduğu araziler ve imtiyazlı konumları vardır!
An itibariyle ormanlarımıza yaylalarımıza sahillerimize hukukumuza ve milli eğitimimize ulema ve İslamcı siyasiler tarafından el koyulmuştur!
İlk hedefimiz, el konulan arazileri, milli emlak’ı, el konulan kamu teşebbüslerini, el konulan hukuku, el konulan milli eğitimi, el konulan Cumhuriyet’i ellerinden almak, ve…
Yüzüncü yılında yeniden milli istiklal savaşıyla kazandığı milli egemenlik haklarını halkımıza iade etmektir!
Arkadaşlar, yorulursanız olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olursa.. Bin yıllık zeytin ağaçlarımızın altına koşun!
Toroslar’da rüzgara kasırgaya aman demeden dimdik duran Sedir ağaçlarımızın altına koşun!
Karadeniz dağlarında granit kayalara kök salmış ladin ağaçlarımızın altına koşun!
Size kök nedir nasıl salınır öğretecektir!
Size dik durmayı öğretecektir!
Yağmurun kasırganın sizi bu topraktan asla sökemeyeceğini öğretecektir!
Kardeşlerim, yorulduğunuzda olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olursa….
Orta Anadolu’nun sapsarı buğday tarlalarına koşun, size bereketi, size toprağı, size ekmeği, size bölüşmeyi öğretecektir!
Size memleket neyin adıdır ve biz neyin kavgasını veriyoruz, öğretecektir!
Ve olur ya yorulursanız olur ya umudunuzu kaybettiğiniz anlar olur…
Buğday başakları kadar çok, buğday tarlaları kadar çok!
Sıvasız evlerde yoksul büyümüş ve 20 yaşında şehit olmuş askerlerimizin mezarlarına koşun!
Size VATAN neye denir ve neden UĞRUNA ölünür, öğretecektir!
Arkadaşlar, biz Baykalcı, Kemalci, İnceci, yani. ‘adamcı’ cumhuriyetçiler değil ‘programcı’ Cumhuriyetçileriz!
Arkadaşlar, biz, 10 Kasım’dan 10 Kasım’a bayramdan bayrama Cumhuriyet’i hatırlayanlardan değil, biz, seçimden seçime Cumhuriyet’i hatırlayanlardan değil, biz, her gün her saat Cumhuriyetçiyiz! Hukuk, bağımsızlığımızı, her gün istiyoruz!
Halkı pasifleştiren değil halkımıza sipariş edilmiş adayları dayatan değil, halkımızı harekete geçirecek RADİKAL CUMHURİYETÇİLERİZ!
Yaşasın Cumhuriyet!
Ve bu topraklar bir kez daha gerçek vatanseverlerini bir araya getiriyor. Yüreğinize, bilincinize sağlık. Sonuna kadar birlikte vatan, bayrak, cumhuriyet ve Atatürk. Yolumuz açık yüreğimiz çoşku dolu.
Hitabetiniz belagatiniz ne kadar muhteşem sayın Nihat Genç. Siz bu yazıyı yazdığınız saatlerde İzmir Ankara istikametinde yol alırken Dumlupınar Beldesi civarından geçerken huşu ve minnet duyguları içinde şehitlerimizin ruhunu yad ede ede geçerken bir taraftan gözlerimi Kocatepe olduğunu düşündüğüm tepe guruplarına çeviriyorum. Eşsiz kahraman Mustafa Kemal Atatürk’ün saati sorduğu anı düşlüyorum. İşte yeniden o saatin tekerrürü gibi bir anın elzem olduğu duygusuna kapılmaktan kendimi alamıyorum. Şimdi yazınızı okuduğumda o anı çağıran bir haykırış hissediyorum.
İnşallah hep beraber başaracağız, bir ve beraber olursak herseyin üstesinden geliriz yaşasın Cumhuriyet.
Partiye giden yol yavaş yavaş beliriyor. İyi niyetli ancak marjinal bir grubun ötesine geçebilmek için İster istemez bir lider kadro oluşması gerekecek. toplumda iyi iz yapmış, taviz vermeyen kişiliklerin katılması önemli.
Yaşasın Cumhuriyet….
Allah sevdiği kulunun adını iyi olarak yaşatır. Atatürk zamanındaki liderlerin hepsinin adı olmuş, ve onlardan hiçbir miras günümüze kadar kalmamış, işte hitler, işte musilini vs , ama Atatürk’ün adı ve bıraktığı mirası hala yaşıyor. Atatürk’ün adını Allah yaşatıyor, çünkü mücadelesine Allah destek verdi.
Allah’ın büyük mucizesinin 100 yılı kutlu olsun ve bu mucizeyi yaşatan gazi Mustafa Kemal Atatürk ruhu şad olsun
Merhaba Sevgili Nihat Genç, Özenle seçilmiş sözcüklerinize , düşüncenizi ve inancınızı ifade edişinize hayran oldum. Sorunun tanımı ve çözüm öneriniz yerindedir. Topluluk halinde konuşmaya ve düşüncelerimizi ifade ederken konuşanın ya da hitabının konuyu kişiselleştirdiğini çokça gördük ve yaşadık. Buna engel olmak için bir önerim var. Her konuşmacı söze başlarken konuşmasının fikrini söylemek olduğunu ve kimseyi hedef almadığını söylese nasıl olur? Fikirlerimiz çatışmalı ama bizler asla çatışmamalıyız.
Yazdıklarınız yolumuzdur. Gönlümüzün en güzel yerine koyduğumuz vatanımızın, cumhuriyetimizin, dilimizin, bayrağımızın ve Atatürk İlkelerinin her an yaşaması için bu asil milleti çağdaş uygarlık seviyesinin üzerinde görmek hedefimizdir, vazgeçilmezimizdir. Biz dünyanın en güzel insanlarıyız. Bize de en güzelini yapmak yakışır.
Sevgilerimle,
Fethi Çetin
Merhaba Nihat abi, kalemine, yüreğine ve emeğine sağlık. Radikal Cumhuriyetçiler ya da Cumhuriyetçi Vatanseverler derken bir siyasi partiden mi bahsediyorsunuz? Çünkü son seçimlerle yüzde 48 kırgın, küskün ve umutsuz. Cumhuriyet, CHP dahil hiçbir parti, zümre ya da sınıfa bırakılamayacak kadar ağır yaralar aldı 21 senede. Toplumsal-siyasal çürüme had safhada. Ve dağınık olan kitlelere bağımsız-devrimci bir halk hareketi çizgisini önerebilecek bir siyasal aktör maalesef yok. Ülkece çok vahim durumdayız, umudum var ancak politik belirsizlik kitleleri tam da iktidarın istediği gibi şekillendirdi. Öneriniz tam olarak nedir?