Nihat Genç
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Savcıyla görüştüm… Neden dava açmıyorlar?

Savcıyla görüştüm… Neden dava açmıyorlar?

featured

Nihat Genç yazdı…

Kamuoyunu aylardır meşgul eden narko-mafya-siyaset iddiaları üzerine neden harekete geçilmiyor, bir millet hayretler içinde!

Hızla konuya gireyim, savcılıktan arandım, yine ne var diye korktum, telefonda, sadece ikimiz başbaşa bir görüşme teklifi geldi, Bahçelievler’de bir kahvede oturduk. Savcı bütün sorularımı yanıtladı. Ancak savcının tipi hoşuma gitmedi söylediklerine de inanmadım. Sanki dava açma konusunu yokuşa sürüyor gibi geldi. Ancak sorumlu gazetecilik adına yüz yüze röportajımı harfiyen aynen yayınlıyorum.

-Savcı bey, çok ciddi iddialar, çoktan soruşturma başlatmış olmanız adı geçen siyasileri-devlet büyüklerini çoktan mahkeme etmeniz gerekirdi. Bu uzun bekleyiş? Hayırdır, elinizi kolunuzu bağlayan, bilmediklerimiz mi var?

– Savcı: Büyük bir devlet millet meselesi. Çok hassas olmamız lazım, haşa, elimizde bir Kaşıkçı örneği var, Allah mahfaza birileri galeyana gelip suçlanan devlet büyüklerini bir hışımla asit kazanına atabilir, bu töhmetin altından kalkamayız!

-Böyle saçma bir iddia olabilir mi Savcı bey, gerçek tam tersi, birileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni konuşmayarak-susarak-hesap vermeyerek asit kazanına çoktan atmış. Şu anda hukuk anayasa asit kazanında eriyor. Bu suskunluğunuzun bir karşılığı olmalı!

– Savcı: Sizin kafanız hep eski Türkiye’de kaldı. Yeni Türkiye’de birden-hemen-alelacele suçüstü tutuklama yapmıyoruz. Biz sanıkları topluma yeniden devletimize dinimize kazandırmalıyız.

Hemen yakalarsak gayri iradi refleksle savunmaya geçer pisliklerini örtebilirler. Şimdi serbest bıraktık ki kendileriyle ve Allah’la başbaşa kalıp düşünsünler kendilerini önce kendileri yargılasın.

Yoksa iki polisle tutuklamak iş değil. Ne emeklerle ne dualarla büyümüş koskoca devlet adamlarını kaybedemeyiz. Allah korusun intihar eden çıkabilir. Açlık grevine girebilirler. Sonra bakarsın devletine kızıp Grup Yorum dinlemeye ‘insanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan atmaya dahi başlarlar, dikkatli olmalıyız.

-Doğru mu anladım bir müddet yakalamıyoruz ki önce içlerinde kendilerini yargılasınlar, yani sanıklar önce ruhen olgunlaşsın, diyorsunuz!

Savcı: Tam da öyle. Anında suçüstü eski Türkiye’de kaldı! Üstelik biz böyle eroin kokain diye bilip bilmeden suçluyoruz ama henüz ahirete intikal etmedikleri için bir günahları var mı yok mu bilemiyoruz. Öte dünyada Allahü teale yargıladıktan sonra ancak sanıklar cennetlik mi cehennemlik mi milletçe anlayacağız!

-Hay maşallah, şuraya bak, pes doğrusu, koca Cumhuriyet Savcısı dahi Allah’a havale ediyor.

Savcı: Belki melek gibi insanlardır, bilemeyiz, belki de liderimiz bir açıklama yaptıktan sonra milletimiz sanıkların resimlerini cami duvarlarına semalara yükselen meleklermiş gibi yapabilir.

Bu yanlışlıklar hep olmuştur. Sizin sanık dediğiniz birden ‘aziz’ çıkabilir, ki, tarih yanlışlıkla suçlanıp taşlanmış gadre uğramış nice devlet adamı tanıyor!

-Oldu olacak sizi de ahrete gönderelim yüce ilahi mahkemede siz de gözlemci olarak bulunsanız, hayretsiniz valla! Yargılamamak için bin dereden su getiriyorsunuz!

Savcı: Güzel kardeşim, sanık önce tövbe etmeli, zaten tarikat tasavvuf ehli niye var, bugünler için. Şimdi narkoya bulaşmış siyasileri Menzil’e göndereceğiz. Şeyhimiz hepsini havuza atacak orada titreyip tövbeyle kendilerine gelecekler. Sonra şeyhimiz kurdelalar bağlayıp son kurdelayı da Allah’u tealanın eline verecek ve dönecekler ve dönecekler ve günahları affedilecek.

-Mahkemeden önce Menzil’e göndereceğiz, diyorsun!

Savcı: Laik mahkeme eski Türkiye’de kaldı, bizim mahkeme edebilmemiz için önce gidip Allah’a hesabını vermeli, bir güzel namazlarını kılıp dualarını edip yaradana içini dökmeli. Yoksa devlet büyüklerimize ağır bühtan olur bu, dinden çıkartırız.

-Yani tövbeden sonra mı mahkeme edeceksiniz?

Savcı: Hayır, tövbeden sonra Balgat’ta Ciğerci Apo’nun üst katında kozmik sorgu odamız var!

-Siz mi sorgulayacaksınız?

Savcı: Hayır, sorgu odası duvarlarında şeytanların zebanilerin cehennemin ve başına nice belalar gelmiş önceki devlet adamlarının kanlı fotoğrafları var. Bir müddet kozmik sorguda fotoğraflara bakacak ve iç dünyasını terbiye edip önce kendisi sorgulayacak!

-Kozmik sorgu bitince artık savcılığa gelecek?

Savcı: Hayır, kozmik sorgudan sonra suçlanan devlet büyüklerimizi İstanbul Bienali’ne göndereceğiz, bienalin sergi odalarına… Simülasyon yapacağız. Mafya babalarının kukladan içi pamuk doldurulmuş peluj örnekleri olacak. Yüzleşecekler. Devlet adamları ve mafya babaları pamuk kuklaları (enstalasyon) sergilenecek. Halka açık olacak. Halkımız ne olup bittiğini bienali gezerek iyice öğrenecek.

-Bianelden sonra sorgu için artık savcılığa size gelecek?

Savcı: Hayır, kamuoyunda şöhretleri ve büyük bir beklenti var. Hazır elimiz değmişken… Mafya siyaset sanıklarını Hollywood’a göndereceğiz. Gerçek mafya filmlerinde rol alıp kendilerini oynayacaklar. Eski Türkiye gibi bir kaç hakim değil, kararı-hükmü, filmi izleyen bütün dünya verecek. Yani sahici bir hikaye canlandıracağız, bu süreçlerin hepsi mahkememizin işini kolaylaştıracak!

-Hollywood’da film çektikten sonra artık sorgu için size gelecekler diyorsunuz?

Savcı: Hayır, teker teker her birini iddia edilen offshore hesapları olan tatil cenneti Maldivler’e göndereceğiz. Mercan kayalıkların dibindeki süslü egzotik balıkları görüp, dünya ne güzelmiş, Allah ne büyükmüş. Balıkları görünce gavs hazretlerine dua edecekler.

-Maldivler tatilinden sonra artık herhalde sorgu için savcılığa çağırırsınız?

Savcı: Hayır, oradan, her biri Miss 2022 Dünya Güzellik Yarışması’nda jüri üyesi olacak. İstedik ki, devlet büyüklerimizin gözü gönlü açılsın, boy pos endam görsün, incecik selvi gibi kızları görüp, Allah ve gavsül azam Seyida’ya şükretsinler.

-Yani?

Savcı: İçleri açılırsa çok kolay su gibi ishal gibi koyverir ifadelerini rahatlıkla verirler!

-Güzellik yarışmasından artık sorguya sıra gelir inşallah!

Savcı: Hayır, O Ses Türkiye yarışmasına katılacaklar. Ve o gece uyumadan hep birlikte kafile kafile Külliye’ye gideceğiz. Külliye’de 16 Türk Devleti’nin maketleri-sembolleri var. Her birinin heykelini dikmek için kalıplarını alıp demir ya da tunçtan dökeceğiz. Yanisi Külliye’ye heykelleri dikilecek.

-İbreti alem için?

Savcı: Müsaadenizle orasına milletimiz karar versin!

-Heykellerini diktikten sonra artık sıra sorguya gelir?

Savcı: Hayır, dinlenmeden o akşam Habertürk’te Veyis Ateş, sizlere ömür, sunuculuğu bu sefer İlber Ortaylı’nın yaptığı tartışma programına katılacaklar!

-Niye İlber Ortaylı?

Savcı: O muhterem tarihte devlet adamlarına yapılmış haksızlıkları tek tek örnekleriyle milletimize anlatıp aydınlatacak!

-Programdan sonra artık Silivri Cezavevi’ne tıkarsınız!

Savcı: O eski Türkiye’de kaldı. Devlet büyüklerimizi şanlarına layık ağırlayacağız. Eski Türkiye’nin imkanları olmadığı için şöyle insanı rahat ettirecek bir yerimiz de maalesef yok, olsun, Viyana’da Habsburg Hanedanlığı’nın dört kuleli şatoları var, içinde dünya çapında restoranlar, Allah izin verirse, Habsburg Şatosu’nda ağırlayacağız!

-Hay maşallah, yahu savcım iyice sıyırdınız, Habsburg şatosuyla ne işimiz olur?

Savcı: Olur mu, Osmanlı’nın muhasara ettiği şatodur, Osmanlı nerelere kadar gitti, diye, kahraman ceddimizle gurur duysunlar..

-Anladağım savcım sizin yargılamaya hiç niyetiniz yok?

Savcı: Güzel kardeşim, karşımızda adi bir hırsız yok. Anlayın artık. Devlet büyüklerini haşmetlerine hakimiyetlerine ve şöhretlerine ve ihtişamlarına uygun itibarlarına zeval vermeden yargılamalıyız.

-Saçmalamayın Savcı bey, anayasamız hukuk, herkes adalet önünde eşittir, diye yazmıyor mu?

Savcı: O eski Türkiye’de idi. Yeni Türkiye’de Allah dostlarını hiç bir güç yargılayamaz. Ve dünya liderimizin dostlarını da ancak liderimiz aşka gelir izin verirse yargılayabiliriz!

-Yargılamaya .ötünüz yemiyor diyemiyorsunuz da… Boşuna bizi Hollywood’dan Viyana’lara Maldivler’e kadar dolaştırdınız?

Savcı: Çok daha dolaştırmam lazım çünkü yakalanırlarsa devletimiz batar! Ben de emir kuluyum. Seni oyalayıp zaman kazanmak istedim ki malum milletimiz balık hafızalı bir kaç güne unutur. Dünkü gün görmediniz mi tarihlerin en büyüğüydü bastık zamları, millet ekmek derdine düşerse, sen sağ ben selamet!

-Ve sonuç, sen de kendine Cumhuriyet Savcısı diyeceksin?

Savcı: O eski Türkiye’de kaldı. Yeni Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti adını değiştirdik. Yeni adı ‘Kutsal Türkiye İmpatorluğu ve Mübarek Gavsül Efendiliği!’

-Hukuk savcılık hakimlik zaten kutsaldır, niye başına kutsal koydunuz?

Savcı: Kutsal olunca yargı işini (kilise) diyanet ve imamlar ve şeyhlerimiz yapacak!

-Yani şaşırdım kaldım, yoksa siz Mübarek Gavsül Efendiliği’nin mi savcısısınız? Yani Türkiye Cumhuriyeti iptal olmuş artık mahkemeyi gavsül mü yönetecek!

Savcı: Şimdilik ekran şöhreti ve halkımızın sempatisi olduğu için mahkeme başkanı olarak Cübbeli Ahmet Hocayı atadık.

-Dalga geçiyorsunuz ohh maşallah Seda Sayan ve Ciciş kardeşler de mahkeme heyetinde mi? Be adam, Cübbeliye kim inanır. Tırışkadan mahkeme olduğunu herkes anlar. Gazeteciler basın dünya bunlar yine film çeviriyor diye dalgasını geçer. Herkes bunlar bizimle eğleniyor tiyatro çeviriyor, der.

Savcı: Olur mu, mahkeme halka magazine Müge Anlı’ya açık olacak. Ve pudra şekerini mevlid şekeri gibi izleyicilerin başlarından bol bol döke döke vereceğiz. Ve mevlüd şekerinin külahını da dolardan yapacağız. Sen üzülme yedi mahalle koşa koşa gelir.

-Doğru diyorsun, tezgahı kurmuşsunuz, halka açık olacak Müge Anlı falan derken… Sayın Savcım mahkeme yeri ekran mı olacak?

Savcı: Hayır, Paramount Otel’de kurulacak!

-Suç mahallinde, yani!

Savcı: Her şey orada başladı hayırlısıyla orada bitsin, istedik.

-Hay senin mahkemene hukukuna…. Yedi yıldızlı oteli mahkeme yapmışsın, başına penis muskası satan Cübbeli’yi koymuşun, memleket ne hale gelmiş, kabustan beter, yok artık!

Savcı: Kardeşim, loş basık kilise duvarı mahkemeler eski Türkiye’de kaldı. Dünya liderimiz imaj ve vizyon devrimi yaptı. Şık kristal avizeler altında sorgu. Sofrada oturma düzeninde her bir devlet büyüğümüz yanına Adnan Hoca’nın kediciklerinden ikişer ikişer verilecek..

-Oldu bari, Romen çalgıcıları da çağırsaydınız şöyle milletçe bir göbek atsaydık!

Savcı: Olur mu, mahkemeye New York Filormani Orkestrasını davet ettik. Dünya liderimiz Biden’ı kıllandırmak istemiyor. Hatta, Moskova’dan Kızılordu Korosu da davetli.

-Yani sonunda hayret bir şey ‘oynama şıkıdım şıkıdım’a bağladık işi.

Savcı: Olur mu? Şu anda Kütahya Porselen’e resmi yazı yazıyorum. Bu büyük devlet adamlarına mahkeme önünde ağlayan halkımızın gözyaşları boşa dökülmesin diye… Elli bin tane minicik vazo siparişi verdik. Halkımız ağlayacak sular boşa gitmesin!

-Ey büyük Allahım, gerçek olamaz bir kabus bu! Adama bak koca savcı bize masal anlatıyor!

Savcı: Masaldan da öte. Koca Cumhuriyeti yıkıp sarıklı generalleri Menzil’in İsmail Ağa’nın .ötüne keyfine .ikine bağladık, masaldan öte, her şey kontrol altında üzmeyin canınızı!

-Terbiyesiz herif bir de benimle .aşşak geçiyor! Şu utanmaz ahlaksız holdingci tecavüzcü ihaleci şarlatan şeyhlerden bir türlü kurtulamadınız!

Savcı: Güzel kardeşim, kurumlar ahlaktan önce gelir. Evet ahlaksızlık hırsızlık olabilir. Ancak devletimizin direği tarikattır. Bu devletin kökleri Horasan Erenleri’dir. Şimdi aynı erenler yeniden Kurtlar Vadisi çekip yeni devleti ‘kurdular’. Tarikat diye küçümsediğin yerler ‘dua fabrikalarımızdır’. Ruhlar zikirle coşmadan ve Necati Polat olmadan Afrin’i alabilir miydik? Hepimiz önce Allah’ın adını zikretmeliyiz. Ve zikir gecelerinde kendimizden geçip kör göz imanla sadakatla şeyhlere bağlanmalıyız.

-Ulan terbiyesiz, Osmanlı dediğin bu şarlatanların hepsini astı… Kellesini koparttı! Vezir kellesi kopartmaktan rekorları var. Müsadere diye bir şey var, hırsızlığını gördüğü vezirinin tüm malını elinden alıp kellesini de ibreti alem çubuklara geçirir sokak sokak gezdirir. Alayınız liyakatsız imtihansız bu makamlara oturtanlar karşısında korkuyorsunuz! Siz bir Allah’tan korkmuyorsunuz. Allah’tan başka her şeyden herkesten korkuyor!

Savcı: Başka sorunuz yoksa size teşekkür edeyim, bana müsaade!

-Sayın savcım, anlayamadığım şey, kozmik sorgu odası niye Ciğerci Apo’nun üstünde.

Savcı: Ciğerci Apo küçük küçük lime lime ciğerleri şişlere geçiriyor ve azgın kömür ateşinde kızartıyor, bunlar hep simültane, ciğer vicdan demektir, sorguda sanık, şiş ciğerleri yedikçe, şişler vicdanına saplanıyor gibi olacak ve insafa gelip itiraf edecek… Biliyorsunuz şiş geçirme rüfailerin kerameti sanatıdır…

-Harika fikir, açıklamarınızdan aklıma yatan tek anladığım yer burası, sağolun!

Savcı: Buyrun, vaktiniz varsa, birlikte Ciğerci Apo’ya gidelim, hep birlikte…

-Sağolun savcım, benim şişlerim bana yeter!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

10 Yorum

  1. 10 Temmuz 2021, 11:34

    Nihat Genç in yazı ve hatiplik sanatında duhul etmediği bir alan yoktur ki, bu onun kültür ve bilgi dünyasının büyüklüğünü gösterir. Bir takım kafası karışık üretme ve konuşma kabızı adamların azamet satmasına bakmayın azizim, onlar Nihat Genç in etrafında gezinen sokak mahluklarıdır.
    Sokak mahluklarını da sezeriz sonuçta azizim. Durun budur vesselam…

    Cevapla
  2. Nihat abi şakayla karışık dikkat çekmek için hikaye tadında mizah yapmış, ben inanmıyorum inanmakta istemiyorum fakat aklına kalbine kalemine sağlık usta sen çok yaşa.

    Cevapla
  3. isini yapamiyorsalar istifa etsinler o zaman arkadasim, orasi caycilik makami degil, gerci artik oyle durum bu.

    Cevapla
  4. 9 Temmuz 2021, 14:23

    o zaman savcı ünvanını taşımayacaksın !!!

    Cevapla
  5. “Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için -cumhuriyet savcısı- denilmelidir.” Mahmut Esat BOZKURT
    Hukukun temel ilkelerinin aydınlattığı yol yolumuz olsun.

    Cevapla
  6. 9 Temmuz 2021, 13:58

    nihat abi bu ciddi ciddi bir görüşmemi öyleyse vay halimze resmen soruların cevapları makara muhabbet gibi

    Cevapla
  7. Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut’a sahip çıkmadı bu millet. Ne çabuk unuttuk değil mi? Bahse girerim ismini okur okumaz “Bu savcı kimdi ya?” diyerek google’a yazan okuyucularımız olacaktır. Problem; baş kaldırmayı örgütlenmiş bir şekilde yapamayan, ses çıkardığı anda içeri atılanlara bile sessiz kalan milletimizde! Ülkenin yarısı rakı sofrasında, diğer yarısı sabah akşam namaz kılmakla meşgul. Şu başınızı kaldırın bre dostlar! Savcıları cesaretlendirelim, hakkımızı alalım, istenmeyen ve toplum tarafından hoş karşılanmayan şeyleri sözde bizi yönetenlere anlatalım! Yeter yahu yeter!

    Cevapla
  8. Nihat bey, baligin bastan koktugu memlekette savciya saydirmanin bir anlam ifade ettigini sanmiyorum. Savci dedigin Allahin bir aciz kulu, karsisindaki ise Allahin bile bu dünyada kendine bicmedigi rolü bicen bir acayip heyula. Öyleki bu garibim savci, birileri cikip seni sevmedim artik savci degilsin yada seni fetöcü senii diyene kadar savcilik yapabiliyor.

    Cevapla
  9. Korku var Nihat hocam. Bunu yapacak savcının hayati tehlikesi var. İşin vardığı yer inanca geliyor. Ahiret inancı varsa Ya Allah deyip korkusuzca ilerler. Hak yolunda ölürse şehit olur. Sadece dünyayı düşünüyorsa bu işe bulaşmaz. Karanlık bir yapı. Dış bağlantıları var. Tek kişi değilde bir grup lazım. Biri ölürse diğeri kaldığı yerden devam edecek. Üstü örtülmeyecek. Sonuç olarak Allah herşeye şahit. Kim hak yolda mücadele ediyor. Kimde paraya mülke kendini satıyor. Allah hak yolunda olanlara güç kuvvet versin.

    Cevapla
  10. Ayağa düştük artık itibar içte dışta sıfır.kimininde işine böyle Geliyor çürüyen şeyler yok edilir ya .yok olsun herşey istiyorlar.tarih aptallar için tekerrür eder.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!