TELE 1 spikeri Sedef Kabaş’ın İmamoğlu’yla yaptığı röportaj sonrası yandaş medya ‘bu ne yalakalık’ ‘bu ne yıkama-yağlama’ diye ayağa kalkınca ne demiş ne olmuş bir bakayım dedim.
Hakkaten bu ne yahu?
17 yıldır en ağır şekliyle eleştirdiğimiz yandaşlara niye benzemek ister insan? İnsanın midesi kalkıyor, hatta bir yandaş yazar, bizim 17 yılda yaptığımızı bu muhalif arkadaş bir seferde yapmış diye alay ediyor.
Yandaş medyanın maaşlı trol ordusu da dört gözle bir açığınızı bekliyor, kalkıp onlara üstünde alay edip tepinecekleri malzeme vermek, olacak şey değil.
Daha ilk günden İmamoğlu’nu bu kadar abartılı övgülerle takdim edecekseniz iktidara geldiğinde herhalde kimseye sürpriz olmaz önünde secde edeceksiniz!
İmamoğlu da aşırıya kaçan bu övgülerden hiç rahatsız değil, insan bir estağfurullah deyip şöyle cümleyi toparlar, aksine, o an içinden sinsice neler geçiriyor, pek anlaşılıyor. Yandaşlar 17 yılda toplam milyar dolarlar çarpı milyar dolarlar yemiş, senin aldığın reklam henüz üç kuruş dahi değil, ama, övgünün bu kadar abartısı, aynı utanmazlık kapısına çıkıyor.
Yandaşların aynısını yapıp onlara benzeyecek isek bizim farkımız ne? Mesela Atatürk padişahlar gibi kendine harem kursaydı kim Atatürk’e yanlış yapıyorsun diyebilirdi, kalkıp, yahu 6 asırdır padişahların haremine laf etmediniz benim hareme mi karşı çıkıyorsunuz deseydi, evet, sen de haklısın, derlerdi, ama yaptığı ‘doğru’ olmazdı.
Çünkü yandaşlar ‘teba’ ‘mürid’, muhalefet eden bizler ise ‘yurttaşız’. Yurttaşlar liderlerin önünde medhü senalar edip el etek öpüp secdeye kapanmaz. Bugün tarih felsefesi, Napolyon’un başarısı nedir, silah gücü mü, ordu gücü mü, tedarik gücü mü, çok üstün savaş planları mı, çok büyük zeka mı, vs. diye soruyor, hala cevabı tartışılır.
Napolyon’un ‘teknik’ ve zeka üstünlüğü yoktu, şaşıracaksınız savaş planları hiç yoktu, karşı ordulardan tek üstün tarafı, ordusu ‘teba’ değil özgür subaylardan oluşuyordu.
Aristokrat subayların bir sınıf olarak diğer subaylara bir üstünlüğü hiç yoktu. Bir köylü çocuğu da Fransız ordusunda pekala yüksek bir subay olabiliyordu. Tarihçiler böyle şeyler söylüyor, Fransız ordusunun yurttaş askerleri ideallerine eski dönemin self-köle-teba ordusundan daha inançla bağlanıyor. Yani büyük sorun: ‘asker ve subayların’ kendilerini birbirlerine eşit hissettiği özgürlük sorunudur?
Siz bugünden liderinizi böyle yağlarsanız elinizde yarın onu sorgulayacak gücünüz cesaretiniz hakkınız kişiliğiniz kalmaz ve tıpkı ‘yandaş’ tebanın medyasına-basınına benzer ahlaktan ve adaletten düşersiniz, sonra Danıştay’ı Sayıştay’ı sonra hakimleri de tıpkı bugünkü gibi düşer.
Hanım spikerimizin de fazla üstüne gitmemek lazım, böyle mutlu oluyorlarsa, mutluluklarını bozmamak lazım.
Ama bu yersiz övgüler gerçekten kötü insanların işi. Nagehan Alçı gibilere söylediğimizi söyleyelim, bari çocuklarınızı okula gönderip okuma-yazma öğretmeyin, büyüyünce bu satırları okuyup utanacaklar.
Bu hanım spikerimiz bir de ‘Soru Sorma Sanatı’ diye kitap yazmış, Allah seni ne etsin!
Bu hanım spikerimizin bir de FETÖ kanalına çıkıp FETÖ’cülerin yüzüne karşı şöyle demişliği var: ‘Sizi gerçekleri yazıyorsunuz diye kapatıyorlar’. Allah cezanızı böyle veriyor işte.
Ne diyelim, yabancı okullarda okumuş hatta gazetecilik üstüne doktora yapmış ama siyasi bir lider karşısında soruları ve duruşu Menzil şeyhi Gavs hazretleri(?) karşısında müritlerinden farksız.
Galiba muhalefet bu kasabada bir finansör olmadan yaşayamayacağını anladı, Halk TV kime satıldı, Tele 1’in bu övgüleri nedir, Can Ataklı İmamoğlu’nu tek bir satır eleştirdi diye adamı lime lime ekrandan talimatlarla parçalayıp susturdular.
Bilmem bu finansörlerle bağımsızlık ve cumhuriyet idealleri ne olacak.
Tam tersine pek yakında bu hanım kızımızı da bu övgülü ağırlamaları karşılığı ‘duayen’ gazeteci yapıverirler, lord duayenlerin tartışma programlarında ağırlanmaya başlar.
Sedef Kabaş hanımefendi röportaj yapmıyor ‘merasim’ düzenliyor, zaten bugünlerde herkes ‘milli bayramları’ karıştırıyor, spiker kızımız İmamoğlu’na milli ulusal bir tören düzenlemiş, muhalefetin şanlı bayrağını çekmiş Yaşa İmamoğlu Paşa marşa başlamış, övgülerin bir tık ötesi ‘mevlid’ indirecek.
Kendine muhalif diyen bu anlayışla aynı havayı koklamak aynı cephede bulunmak mı, Allah korudu bizi, yatağımızı ilk günden bu yüzden ayrı serdik.
İnsanın kendine saygısı yoksa vereceği hangi haberin memlekete bir hayrı olur.
İnsanlığın geleceği tek tek insanların kendisine saygıyla çok bağlantılıdır, bir finansör karşısında eğileceksek yediğimiz içtiğimiz cumhuriyetimiz memleketimiz çoluğumuz çocuğumuz bize haram olsun.
Kitleler önünde bir spiker kendini neden utanç dolusu aşağı seviyeye düşürür ve ekran karşısında kendisine Cumhuriyetçi diyen insanların başını eğdirir, çünkü, bu insanlarda ‘cesaret’ ve ‘kişilik’ eksikliği var.
Cesareti aşamadığınız sürece teba olmaktan kurtulamaz daha çok finansör-lider arar önünde eğilirsiniz. Hanım kızım, bu yol çıkmaz yol, Türk siyaseti yüz yıldır zaten el etek öpmeli bu yollardan geçe geçe bu hale geldi?
Otuz yıl medyada alikıran başkesen en çok satan Aydın Doğan medyasına ve yazarlarına bir bakıp ders alın, bugün hiç birinin tek kuruşluk itibarı neden kalmadı, onların şöhret ettikleri onların iktidara taşıdıklarının da onur haysiyet gururları zırnık kalmadı.
Yandaş medyanın maaşlı yazarlarına bakın, bugüne değin kendilerine lider ve partilerine cemaat ve tarikatlarına ve finansör işadamlarına dönük tek satır ‘eleştiri’ getirecek gücü kendilerinde bulamadıkları için, bugün millet alayından iğreniyor. Bu fotoğrafın nesine özeniyorsunuz? Padişah Vahdettin gitsin yerine Abdülmecit sultan gelsin, ne fark edecek?
Biz de burada işlemediğimiz bir suç bir ayıp yüzünden sizin abartılı el etek öpmelerinizi görüp insanlık adına utanmaktan bitkin düştük.
Bu denli ayarı kaçmış abartılı medhü senalarda bulunan bir yazara gazeteciye artık kim normal bir insan gözüyle bakabilir? Şaka mısınız lolipop yalar gibi nedir bu cümleler?
Galiba İmamoğlu’yla karşılaştığınız o an hayatınız-kariyeriniz için bir ‘zirve’ yapma şansı yakalamış gibiydiniz, sesiniz heyecanlar içindeydi. Öyle vecde aşka gelmiş bir yüz ifadeniz var ki, FETÖ’cülerin FETÖ’yü yağladıkları videolar yeniden mi başa sardı diye ürküyorsunuz.
Ben çocukken bülbül, kanarya ve saka kuşu düşkünleri dernek kurar, bülbül seslerini o zamanın makaralı teyplerine alır ve doğaya çıkar ya da kuş kafesi önünde kuşlara aynen bu bülbül sesini taklit etsinler diye teybi açarlardı.
Gurbet ellerde gazetecilikler okumuş Sedef Kabaş abla, bu bülbül gibi şakımaları hangi duayen gazetecilerin makaralı teyplerinden öğrendin, hangi duayen ağbilerini taklit etmektesin.
Bilip anlayamadığın eksik gedik şeyler varsa, biz de yardımcı olalım, bugüne bugün muhalefette kaç kişiyiz.
Olur ya finansörlerimiz bir daha karşımıza gelirse, acemi dili bulaşmış övgülerle böyle aleme rezil olmayalım, adabıyla geleneğiyle divan şiirimizle naatlarımız mersiye kültürümüz tesbihimiz zikrimiz neyse biz de burada ne güne duruyoruz, sizden esirgemeyelim abla, açıyorum makaralı teybi, iyi dinle abla.
Önce, yüce yaradanın esmaül hüsna 99 ismini öğrenecek, neyse artık şeyh, lider, bir devlet büyüğün, ona uyarlayacaksın, sonra Fuzuli, Baki, Süleyman Çelebi, her birini hatim edecek, iktidar da ucundan göründüğüne göre bugünden zikr tespih bülbül dersimize ya bismillah, başlayalım abla.
-Ey İstanbul’u Zeytinburnu’nu Haliç’i Balat’ı Belgrad Ormanları’nı yaratan imamlarınoğlu, canım kurban olsun yoluna.
-Ey demokratları liberalleri FETÖ’cüleri HDP’lileri hepsini ittifakta buluşturan, keremi bol, imamların imamı, varlığımıza sebep sensin!
-Ey hakiki imam, ey özgür imam, ey, istediğini işe alıp istediğini kovan, affı rahmeti reklamı bol İmamların efendisi! İstanbul mülkünün ebedi sahibi, çok zengin olan, el Gani, ekranlarımızı nurlandıran. Bizi devlet katında hidayete erdiren, ey yüzü güzel, ey cihanı aydınlatan, ey ekmeğimizin bereketi, ey iki cihanın efendisi, ey yakışıklı yüce başkanımız, merhaba, sultanı şerifimiz, ekranlarımıza hoş geldiniz!
-Ey Palandöken fatihi, ey tatilerin sultanı, hem Cumhuriyet hem Sözcü hem Halk Tv, cümle alem bütün aydınlarımızın gözünü kör eden, bütün aydınlarımızı meyhane köşelerinden bizi karanlıklardan kurtaran, şimşekler gibi parlayan, ey muhalefetin fırtınası, seçim günlerinin rüzgarı ey büyük KAHRAMAN! Ey gözlerimizin ışığı, yoksul kimsesiz bakımsız parasız çaresiz demokrat liberal üç kuruşa muhtaç hanemize HOŞGELDİN!
-Işığınla yıka bizi, biz muhalifler Beyoğlu Cihangir kuytu meyhanelerinde meleşip ölürken, rahmetini esirgeme.
-Ey aydınlık ve özgürlük delisi İmamların yüzüğü! İstanbul semalarından süzülen rahmetül İmamların en büyüğü! Şefaatini eksik etme! Biz aşıklarına naz etme!
-Ey sümbül saçlı gönül kuşumuzun yuvası bizi terk etme!
-Evimiz ocağımız yıkılmış viran, bülbüller ağlayıp figan ediyor, yetiş ya Ali ya Muhammed, perişan halimizden kurtar bizi ey imamların en yakışıklısı!
-Ey Beylikdüzü, Taksim-Şişli-Zeytinburnu, ey Boğaz’ın Çamlıca’nın martıların Karaköy’ün alemlerin efendisi.
Tahammül mülkünü yıktın Hülagu han mısın kafir!
Aman dünyayı yaktın ateşi suzan mısın kafir!
Esir ettin bize kendini kafir!
Bilmem kız mısın oğlan mısın Sezar mı yoksa İskender misin ey kafir!
Sana kimisi canım kimi cananım diye söyler ey Kıvanç Tatlıtuğ musun kafir!
Sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın bir de bu makyajsız en doğal halin var ya kafir!
Şöyle doya doya çık ekranlarımıza gönlümüzün efendisi ey kafir!
Millet boy pos görsün İstanbul sarayları orta yerinden çatlasın, ey kafir.
Nihat babey,
Hanım kızın 50 yaşında, abla olmayıp, bildiğin bir Teyzedir.
Güldür güldür’de Bilal’in duymayacağını düşünerek, bağırarak “TEYZE SANA AKKILLI TELEFON ALCAM” dediği gibi..
Sen de bağırarak çok güzel yazmışşın ama..
Teyzenin (teyzelerin) egoları o kadar yüksek ki (biraz da gittiği üniversiteler, eğitim vs) seni anlayacağı (kesinlikle anlayacaktır-çeliştim burada) ve bir değişikliğe gideceğini (uzun eğitimler alan biri olarak) hiç zannetmiyorum. Hele hele
Şiir gibi yazmıyorsun, yazıyorsun şiir oluyor Nihat Abi. Saray oldukça, dalkavuklar olur. Sultan Abdülhamit gitmiş Sultan Reşat gelmiş, ne fark eder. Yeşil dev Hulk ( halk) uyanacak. Önce Chp kendine gelecek yoksa gerisi abesle iştigal.
Nihat abi
Gercekten ve kalpten bu ychp nin duzelecegine inancin var ise bu ablaya benzer binlercesi icin yazmaya devam et..Al sana omrunun sonuna kadar bedava kaynak..Eger inanmiyorsan, kaleminden damlayan murekkebe, beyninden bosluga savrulan enerjiye yazik….”Delidir, ne yapsalar yeridir” boyutuna geldiler artik…Amaclarina da ulasamayacaklar, onlara acimaktan baska yapacak sey yok..Insallah sifa bulurlar.
Vıcık vıcık bir röportajdı biraz izledim .Bu ne ya başa göre tarak …………………..
Nihat Bey o kardeş çok özenmiş biraz yandaşlar gibi olayım diye sirazeden çıkmış sizin eleştirileriniz de çok yayında değil özellik le karşı takıma seviyeli bu cenaha linç kampanyası açmış görünüyorsunuz gazeteci kimliğiyle değil duygusal saldiriyorsunuz sanki biz okurunuz belki siz farkında değilsiniz ama biz gözlemliyoruz eski haliniz daha realist çizgide de.
Kendisi Londra doğumlu bir kardeşimiz. Politikacı tarzı, hamaset tonlamasıyla konuşur genelde. Pek sevemedim tarzını şimdiye kadar.
Ekrem İmamoğlu 10 yıl sonra ki potansiyel erdoğan dır. O kadar şiddetli olmaz o kapasite yok ama aynı yola girme ihtimali ortadadır. CHP tabanını aklım almıyor. 2.si neden doğru dürüst CHP den lider yetişmez oldu. Türkiye neden yıllardır çorak. Hangi herif çıksa şan şöhret hastası egoist. Yok mu şöyle kayıtsız şartsız şu memleketin derdiyle dertlenecek adam.
Zikr bölümü harika olmus. a ha ha ha ha ha
Olmuyor usta. Seni, kitaplarını taa mitos boyuttan beri takip ederim. Lemandaki o ufacık yazılarını hiç kaçırmaz anneme dahi okurdum. Ama artık neden bilmem dinozorlaştın. Tam ifade edemiyorum sebebini ama zamansizlaştın, anokronikleştin. Kitapların eskiden aranırdı. Soğuk Sabun’u bir sahafta bulduğumdaki sevincimi hala hatırlarım. Şimdiyse kitapların nadirkitapta gittigidiyorda 3 TL ye satılıyor. Üzgünüm ama böyle. Ertuğrul özkök, emin çölaşan kitapları kadar ediyor kitapların. Düşün bakalım neden, ben mi düşünücem banane…
Döktür Nihat Abim,döktür.
Sn. Nihat Genç,
Sabırsızlıkla yazılarınızı bekliyordum, olaylara tarafsız olarak getirdiğiniz yorumlarınız, doğruya doğru, yanlışa yanlış demeniz, halkın, ülkemizin menfaati için yaptığız eleştiriler…
Ancak bu aralar yoruyor yazılarınız. Gereksizce uzuyor. Sonuç ?
Birde hiç gerek yoktu Allahu tealanın sıfatlarının bir kişiye kullanmanız, yersiz oldu.
Tabii, Mahir Ünal’a trollük yapan Ahmet Hakan’ı eleştirecek değildim ya, hazır Sedef Kabaş çuvallamışken… Yusuf Kaplan, Kekeç oğlan falan eleştiri menzilime girmez, Emre Kongar’a giydirmek objektif ve doğrucu davut olduğumu gösterir…
Yeni Şafak, Sabah vs, bunlar yerli, fetöyle canla başla mücadele ediyorken onlara lafım olmaz ama Odatv tam şer odağı, onlara da şöyle bir yazı dizisi… Başka kim vardı muhalif, ulan şöyle bir hata yapan olsa da yarın da onlara çaksam.
Hem biliyor musunuz, bir tek ben namusluyum, bir tek ben dürüstüm, bir tek ben bedel ödüyorum. Herkes, hepiniz teslim olmuş zavallılarsınız… Bir tek ben milliyim, bir de Erbakan milliydi… Perinçek zaten aşırı fazla milli.
Çok yararlanıyoruz bu çakmalardan çok… Acayip aydınlanıyoruz.
Türk basınının çölleşmişliğinde bir vaha gibi Nihat Genç yazıları… Kimsenin dokunmaya, hakkında iki satır yazmaya cesaret edemediği güç odaklarını korkusuzca hedefine alıyor. Bu zamanda kim cesaret edebilir bu isimleri eleştirmeye?
Helal olsun.