Uğur Dündar, bugünkü yazısında, ‘vatan haini’ suçlamasını harcıalem kullananları mizahi şekilde eleştirirken…
Keyfi çok yerinde, ha ha ha, şunlara bak, herkese vatan haini diyorlar, deyip, keyifle gevşiyor!
Ve ama yine birilerini sırtlayıp pisliklerini ‘inceden’ temize çıkartıyor, ve savını güçlendirmek için:
-Millet ittifakına bile vatan haini diyorlar, deyip, aklınca dalgasını geçiyor!
Uğur Dündar, boyuna posuna yazık!
Cumhuriyet’i ilga edeceğini söyleyen Altılı Masa’nın bildirisi değil mi? Okuma yazman yok mu?
Şimdi soralım, Cumhuriyet’i ilga edeceğini deklare etmiş Altılı Masa’ya sizce hangi sıfat uygundur!
Devam edelim, Suriye’de Haçlı Seferleri’ne katılıp müslümanı müslümana kırdıran ve milyonlarca insanın ölümüne ve 10 milyon insanın göçüne sebep olmuş Altılı Masa’nın Davutoğlusuna sizce hangi sıfat daha uygundur!
Fetö ve tarikat tehlikesinden çıkarttığımız trajik derslere rağmen nurcuların ve Altılı masanın cillobu Saidi Nursici Gültekin Uysal’ı adam yerine koyup yaldızlayanlara sizce hangi sıfat uygundur!
Danışmanları yardımcıları Fetöcülükten tutuklanan ve PKK’ya aleni destek veren CHP’ye sizce hangi sıfat uygundur!
Memleket düşmanları Seyit Rıza’dan Fetö’ye KHK’ya PKK’ya vs. kadar helalleşmek isteyenlere sizce hangi sıfat uygundur!
Evet, vatan haini, demeyelim, peki, ne diyelim?
Uğur Dündar bey, şirinlik ve algı ve manipüle oyunlarını bırakın, milleti de enayi yerine koymayın, hadi vatan haini çok ağır, o halde doğrusunu siz söyleyin, daha uygun sıfatlar bulup bizleri aydınlatır mısınız?
Çünkü sen ve gazeten Cumhuriyet’in varlığına ve ülke bekasına meydan okuyan ve ayan beyan dışardan tertip edilen bu tehlike karşısında susuyorsunuz!
Dışardan dayatmalara bu siyasi rezilliklere karşı ‘susanlara’ peki ne demeli Uğur Dündar!
Kardeşlerim, Fetö ve PKK’yla aynı siyasi çizgide buluşmuş muhaliflerin bugünlerde ruh dengeleri çok bozuk, öyle ki, huzursuzluktan patlamak üzereler helak olacakları gün yaklaşıyor!
Çölaşanlar’ın ve Sözcü’nün Sarıgül gibi bir molozu destekledikleri ve bir seçimi daha heba ettikleri günleri unutmayın!
Ekmeleddin’e (ağzından bir kez Cumhuriyet kelimesi çıkmamış) oy vermeyenler evine Atatürk posteri asmasın, diyen de Uğur Dündar!
Ve İnan Kıraç ve avukatı Levent Göktaş ilişkileri hakkında avukatları ve Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazeteler ve yazarları, neden, tek bir açıklama yapamıyor, yapmıyor!
Atatürkçü denilen yazarların ve kitlelerin kafataslarını paramparça edip infilak ettirecek kadar sert bir soru soruluyor, ve bu suskunluğa acaba hangi sıfat uygundur!
Birileri sizi beni suçlasa, hayır, yok böyle bir şey, iftiradır, yalandır, isnattır, aslı astarı yoktur, gibi, bir cümle edilmez mi?
Siyasi cinayet işleyenlerle bir yakınlık-irtibat sorgulanırken bir şaibe olarak ipin ucu sizin etrafınıza tanıdıklarınıza da yaklaşıyorsa mutlaka kendinizi hukuk önünde kamu önünde savunursunuz, ama değil!
Bir delilik hali yaşıyorlar ve artık geri dönülmez bir yoldalar!
Kendi başlarına kendileri çorap örüyorlar!
Oysa, kuşku ve şaibeleri ortadan kaldıracak, hayır, yok böyle bir şey, diye bir açıklama yapılabilir, ya da konuyla ilgili kamuoyunda gezen iddiaların tarafsız şekilde pekala haberleri yapılabilir, ama değil!
Yoksa beslendikleri yedikleri yemekle romantize ettikleri Cumhuriyet değerleri arasında mı sıkışıp kaldılar!
Rakıcı balocu gardrop Atatürkçüsü posterci Cumhuriyet ve Sözcü vb. yazarlarını felaket günler bekliyor, çünkü hiç biri ‘hayır’ diyemiyor ve hiç biri güneşe aydınlığa kameraya açıklığa gün ışığına çıkmaya cesaret edemiyor!
Ortalığı bok götürüyor, dünya yıkılıyor, o meşhur tuğla nihayet çekiliyor ve ama, hepsi, vatanı kurtarmak için Nuh’un Gemisine, Fetö’yü aldılar, PKK’yı aldılar, şaibeli karanlık adamları aldılar, dincileri tarikatçıları hatta AKP artıkları herkesi aldılar ve ama Nuh’un Gemisi’ne almadıkları tek şey: Cumhuriyet!
Hepimizi bir arada tutan Cumhuriyet!
Hepimizin hukuk önünde koruyucusu ve kollayıcısı Cumhuriyet!
O kurtarıcı muhalif gemisine, sadece, yakını dayısı yeğeni arkadaşı hukuk önünde kimseyi tanımayan kimseye imtiyaz ve dokunulmazlık vermeyen bağımsız Cumhuriyet’i almadılar!
Ve utanmaksızın Cumhuriyet’i ne idüğü belirsiz adamlara ve tarikatlara ve Fetö’ye peşkeş çekmenin adına da muhalefet dediler…
Geriye dönüp bir bakın on yıllarca muhalif kitlelerin kafasını ütülemekten başka ne yaptılar, hatırlayın!
Hatırlayın, Soner Yalçın’ın kim mason kim yahudi dönme yazılarını, şimdi kalkmış medya tarihinin en kirli adamları Ertuğrul Özkökler’le kanki olmuş. ODA TV’ye olanlar olmuş. Ve çok bereketli hepsini zengin eden satış ve para getiren Kurtlar Vadisi ucuzluğunda kitaplarla muhaliflerin beynini düzdüler!
Mesela, (şüphesiz geçmiş yıllarında sıkı kitapları var) ancak, Yalçın Küçük son yirmi yılda ekranlarda o Ermeni bu Rum şu mason vs. konuşmaları muhalif kitleleri manipüle etmekten başka ne yaptı? Alay ve dalga malzemesi olmaktan başka?
İşte Doğu Perinçek, Ağar’a dahi sahip çıkıyor Ethem Sancak’la buluşuyor, nereden nereye, şaşıran dahi yok!
Ve şimdi rakıcı balocuların alayı Türkiye’yi Fetö’ye teslim eden eski yılların İçişleri Bakanı ve Fetö ve PKK’yı korumalarına almış, tek bir sıkıntıları kalmış, bize ‘vatan haini’ demeyin!
Muhalif kitleler yalan dolan iftira ipe sapa gelmez yüzlerce TV programı ve kitapla o mason bu Ermeni bu Sabetay şu CIA bu derin devlet diye manipüle bilgilerle oyalanıp perişan edilip bir nevi imha edildiler ve sonuç, emsalsiz bir hayal kırıklığı!
Bir ‘marvel’ filmi seyreder gibi, derin güçlerin karanlık güçlerle CIA’yla kainat imamıyla bitmez tükenmez maceradan maceraya savaşları!
Marvel filmlerinde kahramanlar, bilirsiniz, mermi geçmez, yenilmez, asla ölmez, hepsi çelikten canavarlar gibi yapılmıştır, aynısı işte, hepsi kendini bu esrarengiz gizemli güya derin kitaplarla kahraman yaptılar!
Yıldızları gezegenleri güneşi kurtarıyorlardı, ama, işte, sonunda hepsi tarikatçılarla karanlık adamlarla Fetö’yle vs. gladyoyla suçüstü ilişkilerine tek satır savunma yapamıyorlar!
Oysa bu felaket yıllarında hepimizin tek kurtarıcısı: Cumhuriyet’tir!
Tarikatlarla Fetö’yle Davutoğlu’yla nurcularla Süleymancılarla sıkı fıkı omuz omuza ilişki hiç değildir!
Şaibe ve iddialar karşısında susmak, hiç değildir!
O adamımız bu yakınımız bu bizden deyip susmak hiç değildir!
Kendinize sorun, bu marvel kahramanları herkese sahip çıkıp herkesle dostluk barış köprüsü helalleşme kurdu da bir tek kimsesiz Cumhuriyet’e neden sahip çıkmadılar!
Çünkü Cumhuriyet’in bağımsız hukuku kimseye imtiyaz dokunulmazlık hiç tanımaz!
Ve son gün geldi, bu güdülmüş manipüle edilmiş ve güya çok bilmiş ve Fetösü PKK’sı şaibe hepsi aynı kabile karanlık isimlerle muhalefete dizdirilmiş gardrop Atatürkçüsü yazarlar bugün konuşamayacak kendilerini savunamayacak şekilde üranus gezegeni yakınlarında uzay gemilerinde kıstırıldılar!
Avukatları yazarları, sorulara cevap veremiyor ağızlarını tek kelime açamıyorlar!
Hazan başladı ve çok soğuk bir kış bekliyor, kendi inşa ettikleri uzaylarında dahi olacak şey değil kar dolu fırtına yağmaya başladı, marvel kahramanları da insanmış işte, önce suskunluğa sonra üşümeye başladı!
Kirli ilişkilerini artık Atatürk posteriyle dahi örtemeyecekleri çok trajik dramatik günlerin eşiğindeyiz!
Bağımsız Cumhuriyet’i Davutoğlu’ndan Fetöcüler’e çok yakınları karanlık adamlara kadar peşkeş çekenleri dünkü liberaller gibi büyük bir felaket bekliyor!
Cumhuriyet’i yalnız bırakıp vatanseverleri uzayın boşluğunda kaybedip yüzüne bakmayanları insan içine çıkamayacak çok rezil çok acı bir son bekliyor!
Artık o CIA bu mason o Fetöcü bu tarikatçı, diye, Marvel dizimiz bakalım uzaylı kötü derin adamlı yeni bir senaryo bulabilecek mi?
Çok soğuk bir nefes soluk soluğa enselerine doğru yaklaşıyor!
Kimin eli kimin cebindeymiş kimin silahı kimin adamıymış gibi korunmuş galaksilerine kabus dolu kara delik bir yıldız yaklaşıyor!
Cumhuriyet’i ve muhalif kitleleri paramparça eden ve cevabı verilemeyen soruların suskunluğu, yıldızlarını yaldızlarını söndürmeye başladı bile!
Sağcısı solcusu derini casusu Fetöcüsü karanlık yakınları islamcısı liberali tarikatçıları hepsi, kendi yarattıkları o uzay boşluğunda herkesi kardeşleyen herkese bölüştüren Cumhuriyet’i ve bağımsız mahkemelerini çok arayacaklar!
Ancak, iktidar muhalefet, birlikte yıktıkları Cumhuriyet’i, bakalım yerinde bulabilecekler mi?
Kardeşlerim, bütün Marvel filmlerinin ana konusu, dünyayı kurtarmaktır!
Son otuz senedir, izlediniz işte, hepsi istisnasız sadece kendilerini kurtardı!
Ey millet, hayal kırıklığınızı tamir edemeyecek kadar uzayın derinliklerine savruluyorsunuz, çelikten canavar bu demir yığınları hiç birinizin beynindeki hurdalığa sığmaz, sığamaz!
Unutmayın, unutturmayın, kaçacağımız sığınacağımız tek yer Cumhuriyet’tir, açıklıktır, hesap vermektir, kimseye imtiyaz dokunulmaz vermemektir!
✔ 13:33 29.1.2023 Pazar
H.Tülây Görkem
son gunlerde yazdıgın en guzel yazı.
Onu, bunu bilmem, Türkiye’de nato-gladio aparatı nerede ve ne şekilde varsa, o insanlığın ve Türkiye’nin düşmanıdır. ABD ile “iyi çalışan” babacan, deyvidoğlu, kavuncuların hamisi akşener, 14. Katında kaşarlanmış gladio baronu oturan chp ye sesini çıkaramayan ve kendisine Atatürkçü diyen herkes Atatürk’ün 6 Mart 1922 meclis konuşmasını okusun, sonra konuşsun.
Türkiye’nin en büyük sorunu aydınlarının ve siyasetçilerinin gerçek anlamda milli olmaması ve gerçek anlamda halkın yanında durmamasıdır. Ülkesine, milletine Fransız kalanlarla bu kadar oluyor.
İyiki varsınız umudumuz var
Sizler gibi Cumhuriyetçiler ihtiyacımız var.
Veryansıntv ve pankus yayınları Cumhuriyetin ve cumhuriyetçilerin
kalesidir var olun
Türkiye tarihini iyi bilen bir yazar olduğunuzu biliyorum ancak yaklaşımınızı fazla heyecanlı buluyorum.
Dava dosyası ifadeler hiçbir şey açık değiken, sürekli ifade değiştiren birinin verdiği son ifadenin sadece bir kısmı kamuoyuyla paylaşılmışken, dönemin emniyet, adliye, istihbarat vd ilgili sorumlularının o dönemde yaptığı/yapmadığı çalışmalar ile mevcut dönemde dosya çerçevesinde yerleri bilinmezken, merak edilmez sorulmazken, Levent Göktaş özelinde kendisinin ve avukatlarının bu yıl şubat ayında bu işle ilgili herhangi bir dahli olmadığı açıklamaları açık kaynaklarda mevcutken, kendisinin bu coşku ve şevkle bu şekilde kamuoyu önünde linç edilmesi gayretine, itibarına açılan savaşa dair yazmanızı beklerdim. Neredeyse tüm faili meçhulleri ona yıkma gayreti olanlara bir durun arkadaşlar bir anlayalım demenizi en azından.
Cumhuriyet, akleden, soran, araştıran, önyargısız, yurttaş olduğunun farkında bireylerle yaşar. Bireylerin şahsi kanaatleri değerlidir ancak tam anlamıyla hakim olmadıkları konularda kesin yargılarla davranmaları ilgili bireylere doğrudan, Cumhuriyete dolaylı yoldan zarar verir. Kendi akyuvarlarını tanımayıp onlara saldıran kanser hücreleri misali, kesin yargılar aklın kanser hücreleridir. Savaşıyorum derken akyuvarlarınızı öldürürsünüz, ağıtlar yaksanız fayda etmez.
Bireylerin şahsi kanaatlerini özgürce ifade etmesi kapsamında;
Levent Göktaş şerefli bir Türk subayıdır, kahramandır, dün onun ismi üzerinden ÖKK ve TSK hedefteyken hangi gerekçeyle yanında durup sözüne inandıysam bugün de aynı söze inanıyorum. Süreci bu yaklaşımla izliyorum, hep böyle izledim her konuda, güvendiklerim şahsi kanaatlerim vardı hep ama bunlar somut gerçeklikleri arama gayretimden vazgeçirmedi.
Emile Zola’dan alıntı yapmak kolay, Emile Zola olmak zordur bilirim.
Umutlarımız bitmiş Bu gerçek tesbit bile bizi bitiriyor. Millet olarak celladın gelişini bekler gibiyiz. Neden silkinemiyoruz, bir umut ışığı yakalayıp neden oraya yönelemiyoruz. Türk milleti bitti mi ? Yoksa milletçe bir kıvılcım mı bekliyoruz? Bu bile bir ümit
Ben çevremdeki, hatta otobüs durağında, vb. yerlerde karşılaştığım insanlara dahi sizin yazılarınızı, kitaplarınızı okumalarını, izlemelerini ısrarla söylüyorum. Ama ne kadar etkili oluyorum? Bilmiyorum!
Daha büyük kitlelere ulaşmanız gerekli…diye düşünüyorum.
✊
PKK/hdp’li Kürtçüler, Türkiye/Azarbaycan/KKTC toprağı Ermenistan/Hellenistan/Kürdistan olsun demezseniz Sosyalist/Devrimci olamazsınız diye bağzı Türkleri kandırıp Açılım çocuğu yapmışlar. Ağızlarına da Faşist/Irkçı’yı sokmuşlar, karşı çıkanlara bunu pıskırın demişler..