Yahudi kökenli İslam filozofu Musa b. Meymun (Maimonides, 12. yüzyıl), “Delaletu’l- Hairin (Yolundan Sapanlara Kılavuz) adlı eserinde, okuyucularına ışık tutacak dersler verir. Bizim Yunus da, yalnız döneminin şaşkınlarına değil, bugünün yoldan çıkmışlarına benzer şekilde ders vermeye devam ediyor.
Şiirlerinden süzerek derlediğim 12 temada Yunus bize ne gibi dersler veriyor, hep birlikte okuyalım.
Tema
İNSAN KÜÇÜK EVREN
Evren büyük insandır. Evrendeki her şey insanda saklıdır. Her insan evrenin özeti olduğu için evren kadar engin, evren gibi karmaşıktır. Özgürlüğü karmaşıklığında gizlidir. Karmaşık olduğu için de, varoluşu özünden öncedir. Öyleyse her insan kendi özünü kendisi inşa eder; çünkü insan özgürdür. Gönül özgürlük yolundaki rehberidir.
Yunus, erken varoluşçu bir Türk filozofu sayılır.
Yunus’un İlgili Şiiri
Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şadi olur, bir dem gelir giryan olur.
…………
Bir dem gelir döner Cebrail’e, rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur.
Tema
AKILCILIK
Akıl, insanın özüdür. Sonsuz Akıl olan Tanrı’nın insandaki görünümüdür. İnsanı yöneten biricik ilke akıldır. Akıl, her erdemin kaynağı, insanın şaşmaz ilahi-insani kılavuzudur. Bilgi, bilinç ve iyi onun eseridir. O olmadan insan tamam olmaz. Aklın yerini hiçbir kutsal tutmaz.
Yunus’un İlgili Şiiri
(Risaletu’n-Nushiye’den)
İş bu vücud bir kal’adır, akıl içinde sultanı
İş bu gönül bir hazinedir, eyler cümle abad anı
…………..
……………
İmandurur can çerağı, gevdedurur can
Kindurur imana yagı, gelse giderür imanı.
Tema
ÖDEV AHLAKI/KATIKSIZ ERDEM
Yunus, 400 yıl sonra İmmanuel Kant’ın “ödev ahlakı”nı şiirlerinde Tanrı’ya seslenerek, “Bana seni gerek, seni” diyerek yeniden dillendirir. Yunus’un ödev ahlakı, salt Tanrı sevgisidir. Bu sevgi her iki cihanda herhangi bir maddi ya da ilahi ödülün karşılığında duyulan bir sevgi değildir. Koşulsuz ve karşılıksız bir erdem “Tanrı sevgisi”nde ete kemiğe bürünür. Nitekim Yunus’taki bu karşılık beklemeyen sevgi Anadolu’da “Hak Rızası için” formunda geleneksel hale gelir.
Yunus’un İlgili Şiiri
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni,
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
……….
Yunus çağırırlar adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni.
Tema
DEVRİMCİ YUNUS
Temelde aykırı bir kimlik sergileyen Yunus, yaşadığı dönemdeki toplumsal, siyasal ve ahlaki çürümeyi vurucu bir dille anlatır. Hicveder, alay eder. Söylediğini toplumun tüm kesimlerine ulaştırıp daha da etkili kılmak için sarkastik (alaycı) yönteme başvurur. Dinlerin, kitapların, ilkelerin hoşgörüyü, humanizmi ve insanlık sevgisini aynı şekilde terennüm ettiğini bildirerek insanlığın çöküşünü eleştirip hepsini imdada çağırır. İnsanlık için ortak bir devrim dili kullanır.
Yunus’un İlgili Şiiri
Müslümanlar zamane yatlı oldu
Helal yenmez haram kıymetli oldu
………….
Yunus gel âşık isen tövbe eyle
Nasuha tevbe ucu kutlu oldu.
Tema
VAHDET-İ VÜCUD (VARLIĞIN BİRLİĞİ)
Yunus tüm varlıkları tek bir varlığın yansıması olarak görür. Her şey Tanrı’dandır; bütün varlıkların varlığı O’ndan, O’nun için ve O’nunla mümkündür. Her mümkün varlık O zorunlu varlıkla sahici varlığa, zorunlu varlığa dönüşür. Farklılık, biz insanlar arasında değil, bizimle O’nun arasındadır. Ama O’nun varlığında bir olduğumuzda aramızdaki tüm farklar yok olur. Hepimiz sonunda Mutlak Birlik’in gerçek varlığında eriyerek gerçek varlık vasfını alırız. Ben-sen ikiliği biter, hepimiz O’nunla “Sen”e dönüşürüz. Seyyit Nesimi, sonra “Tanrı’yı arıyorsun, yüzüme bak” diyerek bu temayı halkın anlayacağı düzeyde yaygınlaştırmıştır.
Yunus’un İlgili Şiiri
Evvel benem ahir benem, canlara can olan benem
Azup yolda kalanlara, hazır meded iden benem
…………..
Yunus degül bunı diyen, kendüligidür söyleyen
Kafir olur inanmayan, evvel-ahir hemen benem.
Tema
KENDİNİ BİLMEK
Sokrates’in “Kendini bil!” çağrısı, Yunus’ta “ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” manifestosuyla yankı bulmuştur. Bilmenin ilk harfi, insanın kendini bilmesiyle başlar. Zerreden küreye bilginin anahtarı insanın kendi varlığında gizlidir. Bu gizi çözen, evrenin kilidini açar; evreni kendisini bildiği gibi bilecek mertebeye ulaşır. Evrende varlıksal birlik, kendini bilme ile tamamlanır. Öyleyse Yunus’a göre vahdet-i vücud varlıkta, bilgide ve tüm insanlarda eşitliğin, sevginin ve hoşgörünün iki kelime ile özetidir. Vahdet, tesbihin imamesidir; imame dağılırsa kesret, cehalet ve münaferet (insanların birbirinden nefret etmesi) peyda olur.
Yunus’un İlgili Şiiri
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır
………..
Yunus Emre der hoca, gerekse var bin hacca
Hepsinden iyice bir gönüle girmektir.
Tema
HÜMANİZM
Yunus Türk hümanisti olarak, kendinden önceki Antikçağ ve İslam Rönesansı’nın öğrencisi, kendinden sonraki Türk sufi ve şairlerinin öğretmenidir. Seyyid Nesimi, Karacaoğlan, Otman Baba ve Pir Sultan Abdal’ın öğretmeni, Cumhuriyet Türkiyesi için de esin kaynağıdır.
Yunus’un İlgili Şiiri
Cümleler doğrudur sen doğru isen
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen
…………..
Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaradılmışı severiz
Yaradan’dan ötürü
Tema
SEVGİ VE AŞK
Yunus “bana seni gerek seni” diyerek Tanrı ile ilişkisinin arasında her türlü beklenti ve isteğin engel teşkil etmesinin yolunu önceden kapatır. İstek yalnız O’na olan aşktır; sevgi ve bağlılıktır. Tanrı’ya, Hakk’a duyulan karşılıksız, beklentisiz bu sevgi, tıpkı kaynağının aşkınlığı ve sonsuzluğu gibi, Yunus’un tüm insanlara yönelttiği evrensel sevgidir. Başka bir deyişle Yunus, evrensel insan sevgisindeki karşılıksız, hesapsız, garazsız tutumunu Tanrı’ya duyduğu bu koşulsuz sevgiden devşirmektedir. Kant’ın koşulsuz buyruğu Yunus tarafından çok önceden böyle biçimlendirilmiştir.
Yunus’un İlgili Şiiri
“Sufilere sohbet gerek, Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni
Ne Talmud’a yer eyledim, ne Uçmak’ta köşk bağladım
Senin için çok ağladım, bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri, bir ev ile birkaç huri
İsteyene vergil onu, bana seni gerek seni
Tema
HAKİKAT-MARİFET
Marifet, doğayı ve yaratışı yalın bir gözle görmeyi öğrenmek, bu gerçeğin farkına varmaktır. 2500 yıl önce Stoalı filozoflar, esasen doğada iyi-kötü gibi değerler olmadığını; bu normatif nitelemeleri biz insanların verdiğini belirtmişlerdir. Doğum, ölüm ve bu ikisi arasındaki tüm doğal olgular, olaylar ve süreçler doğanın kendi yasaları olarak işler. Ne ki insanlar her birini kendi pozitif yasa ve normlarına göre yargılarlar. Yunus bu tespiti marifet kavramını anlatırken yapar. “….her kim hakikat süre kahrı lütfi bir göre” derken, kahırı ve lütufu, Tanrı’ya nispet eder ancak “Dünyada ben ol Rüstemem, dünya içinde bostanam, Karşımdagı sensin benim, seni sende gören benem, Benim Hakk’un kudret eli, benim beli ışık bülbülü, Söyleyüp her dürlü dili, halka haber veren benem” dizelerinde vahdet-i vücutçu olduğu için, olumlu-olumsuz her şey, doğa-Tanrı bütünlüğünde farksız hale gelir.
Yunus’un İlgili Şiiri
Şerî‘at-Tarîkat yoldur varana
Hakîkat-Ma‘rifet andan içerü
Evvel kapu şerî‘at emr ü nehyi bildürür
Yuya günâhlarunı her bir Kur’ân hecesi
İkincisi tarîkat kulluga bil baglaya Yolı
togrı varanı yarlıgaya hocası
Üçüncisi ma‘rifet cân gönül gözin açar
Bakma ‘nîsarâyına ‘Arş’a degin yücesi
Dördüncüsi hakîkat ere eksük bakmaya
Bayram ola gündüzi Kadîr ola gicesi
Tema
HOŞGÖRÜ
Yunus Emre’de hoşgörü tüm insanlara yöneliktir. “Yetmiş iki millet” ifadesi, evrensel bir hoşgörüye işaret eder. Doğruluk, hak yani gerçeklik, iyi niyet ve insanlık sevgisi Yunus felsefesinde birbirinden ayrılmaz kavramlardır. Alçakgönüllülük, insanları sevmenin ve kendini onlarla eşit görmenin temel erdemidir. Hiçbir şekli ibadet insanın iyi veya doğru olduğunun kesin ispatı değildir. Hangi dinden, hangi inançtan olursak olalım, görünen farklılıklarımıza rağmen esasta tek bir insanlığın eşit dallarıyız. Birbirimize üstünlüğümüz, birbirimize ne denli hoşgörülü olduğumuzla ölçülür.
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Halka metaların satar
Yükü gevherdir tuz değil
Tema
SERİAT-TARİKAT
İlk iki kapı, Şeriat ve Tarikat, menzile ermek için yoldur. Yol değil, menzil hedeflenir. Marifet ve Hakikat vuslatın ifadesidir. Gemi zorunlu olsa da varılacak yer esastır. Yunus, bu dizelerde, asıl amacın bu olduğunu açıkça söyler. Evrenle bütünleşen, tüm insanlara bir nazarla bakan ve bunu ontolojik bir bölünmezliğe dayandıran kişi, hümanizmin “yetişmiş iyi ve hayırlı kişi”sidir. Şeriat-Tarikat görüntüdür, bedendir; fiziksel varlıktır. Asıl öz, marifet ve hakikattir. Marifet-Hakikat, görünenin aslıdır. Platon’un idealarıdır; oysa Şeriat ve Hakikat gölgeler evrenidir. Aklı olan kişi, gölgelerle değil, idealarla bütünleşir. Mağara metaforundaki gibi ışığa ardını dönmez. Bireyliğine uyanır.
Türk sufiliğine göre böyle bir şeriat, dinin ayrılmaz bir parçası değildir. Hele hele siyasal bir şeriat Yunus lügatine yabancıdır. Yunus tarikatı, pirler adını verdiği “manevi öğretmenler” yolu olarak tanımlar. Hümanizmde öğrenmek ve öğretmek, iyi ve insanlara yararlı bireyin yetişmesini öngörüyordu. Tarikat, bir paidea yolu olarak, öğretmenlerin nitelikli ve hayırlı birey yetiştirmelerini sağlar. Tarikat, Yunusca şeriatın yoludur. Yoksa rüsum ulemasının hukukla sınırlandırıp dinin kurallarıyla belirlenmiş ve sadece o din mensuplarına özgü bir yol değildir. Bütün insanlık için doğru ve iyi bir yoldur. Siyasal bir rejim anlamına gelmez.
Yunus doğal olarak şeriatı “bir ahlaki ilkeler bütünü” olarak yorumlar
Yunus’un İlgili Şiiri
“Şeriat-Tarikat yoldur varana,
Hakikat-Marifet andan içerü”
“Şer’ ile hakikatin vasfını eydem sana
Şeriat bir gemidir hakikat deryasıdır
Tema
Derviş Yunus
Dervişlik Yunus’un en belirgin özelliklerindendir. Hatta Yunus, çoğu kez derviş vasfıyla anılır. Onun ahlak felsefesi de dervişliğinde saklıdır. Derviş Yunus gönül yıkmaz, hatır kırmaz, kötü düşünmez, kötülük yapmaz; ama kötülere ve kötülüklere karşı uyanık olmak gerektiğini de söylemeden geçmez. Derviş, hakikat yoluna girmiş ve kendini eğitmiş bir kişidir. Derviş ahlakının temeli kendini bilmektir. Derviş Yunus ölümlü varlık olan insanın ölümü hatırından çıkarmadan insanlara karşı hoşgörülü ve dosdoğru olmak gerektiğini bildirir. Mal, mülk, mevki ve mansıp insandan daha üstün değildir. Tanrı, gönlünü kendisine açan dervişin en yakın dostudur.
Yunus’un İlgili Şiiri
Derviş bağrı baş gerek
Gözü dolu yaş gerek
Koyundan yavaş gerek
Sen derviş olamazsın
Döğene elsiz gerek
Söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın.
Yani, insan olamazsın, demektir.
Dervişlik tac ile tahtı bırakmaktan ibaret değildir; tac ile tahtın gönüldeki tahtını yıkmak yetişir. Mal, mülk, para ve mansıp hırsı, insanın en büyük sökelliği (hastalığı) dır. Bu sökellik, hırs arttıkça azgınlaşır. Devenin, ağzını kanattıkça yediği çöl dikeni gibidir. Kendi kanını yedini fark etmez. Sonunda kendi kendini tüketir.
Yahudiler, 12. Yüzyıldan beri Maimonides’in kılavuzluğunu izliyorlar. O devrin Müslümanları Maimonides’e de kulak vermişlerdi. Bugünün Müslümanları Yunus’un sesine aynı duyarlılıkla kulaklarını, gönüllerini adamadıkça, kulakları sağır, gözleri kör, gönülleri taşlaşmış olmaktan kurtulamayacaklardır.
Kutlarım hocam. Kaleminize sağlık.
Güzel bir derleme, emeğinize sağlık..