Yavuz Alogan yazdı…
Amirallerin “Montrö ve Atatürk Açıklaması” siyasî toplumda sapla samanı birbirinden ayıran öğretici bir etki yarattı. Aynı olanlar aynı yerde, ayrı olanlar başka yerde kümelendi. Böylece herkes birbiriyle bir kez daha tanışmış, sürü sepet bir dizi laf çok farklı bir ışıkla aydınlanmış oldu. Tanışma ve aydınlanma alanının önümüzdeki günlerde genişleyeceği kesindir.
Açıklama’nın içeriğini, yani ne demek istediğini tartışacak değilim.
Amiralleri övecek de değilim. Kendisiyle “iltisaklı” olduğum, aynı mecralarda yazma onuruna eriştiğim Cem Gürdeniz’in “Mavi Uygarlık” kitabında gözüme Fernand Braudel gibi göründüğünü; Barent Denizi’nden Malakka Boğazına kadar dünyanın bütün denizlerinde seyrüsefer eden savaş gemilerini sayabilecek kadar mesleğine hâkim, dünya çapında bir jeostrateji uzmanı olan ve şu anda Ankara Emniyeti’nin nezarethanesinde bekletilen Amiral’i ileride seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatıyla Çankaya Köşkü’nde görme isteğimi belirtmekle yetineceğim. Bu amirallerin CIA uzantısı FETÖ’nün komplosuyla ordudan tasfiye edildiklerini, 15 Temmuz gecesi hain darbecilerle çatıştıklarını bir bilgi olarak buraya yazmaya bile gerek yok.
Benim için önemli olan, Amirallerin Açıklaması’nın yarattığı etki ve ayrışmadır.
Devletin yüksek katından ve siyasî toplumun bir kesiminden gelen ilk tepkilerin derinlere nüfuz etmiş bir korkuyu açığa vurduğunu kaydetmek gerekir. Alçaklar, hadsizler, darbeciler, edepsizler, zevzekler gibi hakaretlerin ardından rütbeleri söküle, emeklilik maaşları alına, lojmanlarından kovula, Mithat Paşa gibi Taif’e sürüle, en ağır cezalar verile gibi öneriler geldi. Bu nasıl bir korku?
Bazı heveskâr fırsatçılar Saray’ın gözüne girmek için bu olaydan yararlandılar. Çok yakından tanıdıkları, ağızlarından iki kelime almak için peşlerinde dolandıkları Amirallerin “sinsi bir amacın hizmetinde” olduklarını utanmadan iddia ettiler. Siyasî varlıklarını Saray’ın hedefleriyle tevhit eden bu yaşlı ve genç fırsatçıların peşini bırakmayacağız, asla unutturmayacağız! Bu harekete Dev-Genç zamanında boşuna “PDA oportünizmi” dememişler!
Neyse, uzatmayalım…
Açıklama bence etkili oldu. Hakaretlere, tehditlere, esip gürlemelere, Akit, Aydınlık ve Yeni Şafak gibi gerici gazetelerin çıldırmış manşetlerine rağmen, Saray Amirallerin mesajını aldı. Amirallerin uyarısı hedefi tam on ikiden vurdu; ulaşması gereken yere ulaştı ve beklenen etkiyi yarattı.
Sayın Reis, bazı komutanların da yer aldığı özel bir toplantıda Açıklama’yı görüşüp tartıştıktan sonra, bütün televizyon kanallarında aynı anda yayımlanan bir konuşma yaptı. “Montrö Sözleşmesi’ne bağlılığımızı sürdürüyoruz, çıkma niyetimiz yok,” dedi. Böylece Amirallerin Montrö kaygılarının haklı ve meşru olduğunu kabul etmiş oldu. Çok güzel!
Fakat hemen ardından Sayın Başkan, şu cümleyi dile getirdi: “Daha iyisi için imkân bulana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz.” Şu cümlenin zarafetine bakar mısınız? Saray’ın söz yazarları bu sözcükleri dizmek için kim bilir nasıl kafa patlattılar! Öyle bir cümle ki gerici basının günlerce Montrö egemenliğimize tecavüz ediyor, kaldırılmalıdır, çıkarız gibi çığlıklarına anlam kazandırdı. Yani diyor ki şu anda Montrö’ye bağlıyız fakat Sözleşme’den çıkmak için imkân arıyoruz; Kanal İstanbul’la birlikte Montrö Sözleşmesi’ni Atlantik sistemiyle pazarlıkta el yükseltmek için kullanıyoruz. Bu yolda giderseniz istediğiniz imkânı size vereceklerdir! Amirallerin kaygısı Saray’ın Montrö’den çıkış imkânı aramasıdır.
Bendeniz aşağı yukarı elli yıldır Türk siyaset âlemini izlerim, Türk ve dünya kamuoyunun siyasî iktidar tarafından bu derece enayi yerine konulduğu bir dönem hatırlamıyorum. Siyasette aşırı kurnazlık iyi sonuç vermez.
Burada strateji konularına girecek değilim. Baltık bölgesinden başlayarak Adalar Denizi’ne uzanan NATO çevrelemesinin, Donbass bölgesinde Ukrayna-ABD ile Rusya arasında ilk ateş teatisinin başladığı bir sırada ancak ABD savaş filolarının Karadeniz’e çıkmasıyla tamamlanacağını; Montrö’nün bu bağlamda ABD tarafından stratejik bir engel olarak görüldüğünü; Reis’in Kanal İstanbul için yaptığı hamleyi tam da şu sırada neden hızlandırdığını; Saray’ın Ukrayna, Kırım, Kuzey Enerji Hattı gibi sorunlarda NATO’ya nasıl angaje olduğunu vs analiz edecek değilim. Bunlar defalarca yazıldı.
Ben Amirallerin Açıklaması’nın yarattığı etkiyle ilgileniyorum.
Sayın Saray, Amirallerin tekkede diz çöken sarıklı amiralle ilgili kaygılarını da meşru buldu ve onayladı. “Olumlu bakmadık,” dedi. “Biz de yanlış buluyoruz,” diye ekledi. Sarıklı amirale soruşturma açıldığını söyledi, Millî Savunma Bakanı’nı eliyle işaret ederek, “Gereğini yapacaktır,” dedi. Böylece Açıklama’da dile getirilen önemli bir diğer kaygının da haklı ve meşru olduğunu kabul etmiş oldu.
Reisicumhur’un iki temel konuda amirallerin kaygılarına itiraz etmediğini anlıyoruz: Montrö ve askerlerin tekke mensubiyetine karşı tavır.
Peki o zaman Açıklama’yı neden “ihanet girişimi” olarak görüyor ve amiraller “en ağır şekilde cezalandırılacaklar” diyerek yargıya yol gösteriyor?
İki sebepten ötürü.
Birincisi: Amirallerin birkaçını suçlu durumuna düşürüp “en ağır şekilde” cezalandırarak ABD ve AB’ye Mavi Vatan, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Karadeniz konusunda güvence vermeyi düşünüyor. Onlar Conilerin, AB parlamenterlerinin, Yunanlıların ve ülkemizdeki işbirlikçi liberallerin en nefret ettiği amiraller… Onların en azından bir kısmının feda edilmesi, Saray’ın yeni dış politikasına inandırıcılık kazandırır.
İkincisi: Amirallerin Açıklaması’nı iç politikada manivela olarak kullanmayı, böylece siyasî partiler arenasında yeni bir saflaşma yaratmayı düşünüyor.
Birincisini anlamak o kadar zor değil. AKP ülke jeopolitiğini her zaman bir pazarlık aracı olarak kullandı. Üstelik acilen sıcak paraya, S-400’ler konusunda anlayışa, dış desteğe ihtiyacı var; kendisini Batı’ya “vazgeçilmez” gösterecek ki iktidarını sürdürebilsin.
Fakat ikinci sebep gerçekten enteresan. Sayın Reis “Bildiri buram buram darbe kokuyor” (buram buram!) dedikten sonra, “Emekli amiraller talimatı Kılıçdaroğlu’ndan alıyor,” dedi. İnanamadığım için şimdi bir daha baktım. Tam da böyle demiş!
Daha önce de yazdım, Sayın Reis CHP’den nefret ediyor; ismiyle ve tarihiyle bu partiyi vesayetin son kalesi olarak görüyor ve onu siyaset alanından sürüp çıkarmak, adeta yok etmek istiyor. Böyle bir parti olmasın istiyor. İlk planda amirallerin CHP üyesi akrabalarının listesini çıkarıp havuz medyasında yayımlamaları bu konuda ciddî olduklarını gösteriyor. Böylece hem CHP’yi “darbeci” olarak gösterecek, hem de -daha önemlisi- “darbe iddiaları”nı askeriyenin alanından çıkararak, yani Türk Ordusu’ndan uzaklaştırarak siyaset alanına aktarmış olacak, askerin sivil politikacılar tarafından kışkırtıldığını iddia edecek. Böylece Açıklama’ya karşı bizzat örgütlediği tepkiyi siyasî partiler arenasında operasyonel bir alet olarak kullanacak.
Sergilenen siyaset sanatının kurnazlığına hayran olmamak elde değil. Bir taşla ne çok kuş! Mavi Vatan’ı savunan birkaç amirali feda ediyorsunuz, karşılığında hem iç hem de dış politikada büyük kazanımlar elde ediyor, iktidarınızı güvence altına alıyorsunuz.
Dünya tarihinde hiçbir kral, imparator ya da cumhurbaşkanı bu kadar serbest yorum yapma yetkisine, iç ve dış politikada bu kadar geniş manevra imkânına sahip olmamıştır. Zayıflama sürecine giren bir siyasî iktidarın asgari güçle azami yetki kullanması da ender rastlanan bir durum.
“Önemli olan halkın sofrasına koyduğu ekmektir, darbe marbe icat ederek gündemi saptırmayın” diyen politikacıların tutumu tek kelimeyle gülünçtür, acınacak bir durumdur, korkaklıktır! Sofra elbette önemli fakat gün gelir sofrayı donatırsınız; ancak Montrö’yle, Lozan’la, silahlı kuvvetlerin yapısıyla oynarsanız, öyle ağır bir beka sorunu yaratırsınız ki bugünün dünyasında ortaya çıkacak zararı hiçbir şey telafi edemez.
Sonuç olarak, Amirallerin Açıklaması, siyasî topluma yön verenlerin konumlarını, niyetlerini; politik aktörlerin, medya unsurlarının, yazar çizerlerin gerçek “iltisaklar”ını, hatta karakterlerini, kişiliklerini ortaya koyan büyük bir etki yaratmış ve siyaset tarihimize geçmiştir. Amirallerin yargılanması, salıverilmesi ya da cezalandırılması Türkiye’deki güçler dengesini de en çıplak hâliyle gözler önüne serecektir.
Metin Bey jubiterde havalar nasıl. Alo burası dünya, alooo…
En zor anlarda bile şaka yapabilmek direnme gücünü gösterir. Boyun eğen şaka yapamaz.
Sayın Yavuz Aldoğan,Yazınızı okudum.Her şeyin her zaman konuşulmayacağını,her yerde konuşulmayacağını ve kurnazlık yapılmacağını çok güzel açıklamışsınız.Akıl ile hareketin ve akıl ile konuşmanın daha etkili ve gerçekçi olduğunu anlatmışsınız.”Akıl,zeka’nın kurnazlığa kayan bencilliğini törpüler.Akıl,kişinin toplumun ve diğer insanlarınuyumlu bireyler olmasını sağlar.Akıl,vicdandır,sağduyudur” Der ve sizi yazınızdan ötürü tebrik ederim.SAYGILARIMLA
İlerici gazete isimlerini öğrenmek isterim…Çok basit , çok küçük lokmalardan beslenmeniz hoşuma gitti.. Devam edin… Rüyalarınız bol olsun…
‘@mete, stajin eksik kalmis, durum bu. Aksam okulundan devam et. Fikir beyan edecek bilgin ve kapasiten yok ise, insanlara deli muamelesi yapip onlari kucultmeye calisarak kendini buyutmeye calismak basitliktir, bayagiliktir. Argo da baska anlamlari da vardir, ama kalsin.
Montro, Ataturkumuzun gitmeden once emparyelistlere gecirdigi son kelepcedir. Bizi ikinci dunya savasindan korudu, ucuncusunden de koruyabilir. AKP yandaslari, aklinizi basiniza devsirin, igreti dunya hayati icin, yeryuzunde baris tesis olduktan sonra bozgunculuk cikarmayin. Allah’tan zerre korkuyor iseniz, kendinize gelin. Bu ates herkesi yakar, Turkiye’yi savasa sokmak ile kalmazsiniz, savasta butun olenlerin vebali, yasanacak dramlarin vebali uzerinize kalir. Savas ciksa da cikmasa da hepimiz olecegiz, kendinize ite kul etmeyin.
Efendi arkadaş senin gibilerde sorun değil, sorun ondadır ki siz Türkiye’de İran gibi kırk yıl şeytan mollalar ve yalancı dinciler hükümetinde yaşamadınız ve tehlikenin farkında değilsiniz. İngiltere savaş ile dinci muhiplerini ülkeye sokamadi ama para ile yapıyor, Türkiye’nin tüm zenginleri dinci akp ve gülen çevrelerine gidiyor neden? İzah edeyim , İngiltere muhipleri türk ekonomisini işgal etmiş , parası olan söz haki var ve Türkiye’de para dincilerin elinde. Sen dalga geç ama ağlaman gerekir. 2022 sonunda dolar 25e kadar yükselince bileceksin. Madem bizim yaşadıklarımızı yaşamak istiyorsun yaşa. İran ABD ile düşman değil çünkü ABD’nin derin devleti rockfeler mollalarin arkasında ve trumpı rockfeler İran için devirdi çünkü Trump rockfeler aleyhine düşmandır ve İran hükümetini devirecekti. İran bu kırk yılda bir kurşun bile İsrail’e karşı sıkmamış ve eğer İran korkusu olmasaydı şimdi Arap dünyası İsrail ile dost olmazdı bunları fark etmediğimiz için Ermeni fettolah gülen ve Kılıçdaroğlu ve Ermeni gülen öğrencileri AKP’yi iktidar ettiniz. Sen sanıyorsun burnunun dibindeki Meis adasını Yunan nasıl silahlandirdi , senin gibi geleceği göremeyen dalgacı insanlar yüzünden. Atatürk’te senin gibi olsaydı şimdi sen Yunanca konuşuyordun. Şimdi bizim Farsça konuştuğumuz gibi. Biz dedelerimizin bilmemeleri bedelini ödüyoruz ve senin torunlarinda senin şakaların bedelini öder.
Böyle kısa yaz bırak rafine okur seni içsin
Tamamen katildigim bir yazi. Ok hedefini oniki’den vurmustur ve iktidar cark etmistir, paniklemistir. Bunu vatansever ve korkusuz amirallerimiza borcluyuz. Bu bildirinin diger etkileride kanimca sunlar olmustur. 1-Milletin hatiri sayilir bir kesiminin Ataturkcu amirallerimize buyuk bir sevkle nasil sahip ciktigi. 2- Kara koyun ak koyunun ortaya dokulmesi, yani maskelerin dusmesi. Perincek maskesi dusenlerin onde gidenidir ve bu ulkenin tapusu olan Ulusalci, Cumhuriyetci, Ataturkcu camia’ya en buyuk ihaneti yapmistir. Ihanetin ustune hic bir geregi yokken birde amirallere feto’cu, pkk’ci, atlantikci gibi suclamalarla en agir hakareti ederek kendini alabildigince alcaltmistir. Ancak bu arada kendisinide futursuzca sifirlamistir. Bundan sonra iktidarin kendisini nasil bir “pecete” gibi burusturup atacagini hep birlikte gorecegiz, cunku ulusalcilar icinde hic bir itibar ve etkisi kalmamistir. Hayatinin sonbaharini hapisten daha agir olan bir dislanma ve tecrit icinde gecirecegini tahmin ediyorum. Not: Cem Gurdeniz pasamizi bir gun Cumhurbaskani olarak gorebilmek hepimizi son derece bahtiyar eder. Turkiye bugunlerde bu kalibrede bir Cumhurbaskanini haketmektedir.
Yazınıza katılıyorum ve benim de Cumhurbaşkanı adayım hatta Cumhurbaşkanım Amiral Cem GÜRDENİZ
Değişik bir heyazan türü.. Pskiyatri stajında hiç görmemiştim bu tipini… Dostum azeride bi gözük, olmazsa atla gel bakırköyde yer bakalım
rte bitiyor bunu kendide biliyor.Ateş sönerken çok duman çıkarır
Analiz müthiş…demek ki,ekmek mi, Montrö mü noktasına geldik..en azından bazı siyasiler terazisinde…pes doğrusu..!!
Tepki verdi o da. Cem Amiral’in Aydınlık’tan ayrılma sebebi benim istifa sürecimdeki manşetlerdir Hakkındaki R. Koç talimatıyla gazeteden ayrıldı iddiası doğru değildir vs. dedi.
Türkiyede güçler dengesi mi kaldı? Perinçek başkanlık böler dedi ve başkanlık halkı böldü… Ayrıca CFR diyorum, görmeyen gözlere de sağlık diliyorum. Aydınlık yine görevini yaptı ve Natocu birkaç amiralin vatansever amiralleri nasıl kumpasa çektiğini gösterdi…
Saygıdeğer Alogan, kaleminize, yüreğinize sağlık. ABD’nin 100 yılllık düşünü önleyen Montrö Antlaşmasını sonuna değin savunmamız gerektiği bir kere daha kanıtlanmış oldu.
CHP nin ülke icin gerekli, gereksiz olduguna…. hic bir sey diyemeyecegim…. fakat…. bugünkü sorumlularin ülkemiz icin bir sorun oldugu ufukta… ay isigi gibi görünmeye basladi…., Bu bildiriyle… kimlerin Orijinal, kimlerin cakma mal oldugu ortaya cikmistir……..
daha si.. Seni bi yakalarsam cik cik melodisi kulaklarimizda….., T.C.ni Kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü Anadoluya acilan padisahin yalakalari yakalamis olsaydi…., Bugün tasidigimiz kimlikkartinda… kimin kurdugu mechul herhalde zaturu Zungur cumhuriyeti yazardi….
“Siyasî varlıklarını Saray’ın hedefleriyle tevhit eden bu yaşlı ve genç fırsatçıların”, ‘küçük yaşlı’ların inanılmaz (yine de inanılmaz ve bu kadar da olamaz dedirten) tavırları karşısında Sayın Amirallerin duyurusunu bir kaç kez okudum. Soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağı, çaprazlamasına. Hiç bir vatanseverin altına imzasını atmaktan kaçınacağı tek bir sözcük bile bulamadım. Amiral Cem Gürdeniz’i seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatıyla Çankaya Köşkünde görmek için imzamı şimdiden atarak dileğinize katılıyorum.
Fenerspor hiç bir maçını yarım bırakmaz, hiç bir rakip futbolcunun canına ot tıkamadan, hayatını mahvetmeden salmaz, Federasyonda tam hakimiyet kurana kadar tüm kadrosunu Millitakım içerisine sokar ve bunların Fenerli olduğunu söyleyen herkese de Millitakıma yükleniyor diye ceza kestirir. Konuyla alakasızdı ama işte insan futbol bağımlısı olunca boş ekran görünce hemen yazasım geldi.
Ağzınıza sağlık. Ancak bu kadar güzel ifade edilir. Ben de bir kişinin tepksini merak ediyorum. Bu ana kadar öğrenemedim. Cihat Yaycı.
Geciktin yavuz bey… Kambersiz düğün olur mu? Ne güzel fırsat çıktı güzel ortaladılar çak aydınlığa çak Perinçek’e…
Boş ver bildiriyi zamanlamayı vs
Edip Cansever dizeleridir , sanki sis ve sizin gibi sürekli kararsız ve adres değiştirenlere yazmış sanki:
“Onlar o hiçbir şeyden yapılmamış adamlar/
Üşümüş, yorgun bütün gün adres soranlar…”
Hayatınız hep eski adreslerinize hakaret, yeni adreslerinizde yanılmakla geçiyor…
Hazin…
“Çünkü onlar ki yalnız kendilerinde gömülü.”
Biz en iyiyi biliriz… Bizden başka kimsemizi bilemez. Biz hep okuduk, çevirdik. Biz biz biz….
Başkaları hep yanlış yapar bilemez. Emekli de olsak bir biz biliriz…
Gerisi? Gerici…
“Çünkü onlar ki yalnız kendilerinde gömülü”
Evvela Farsça reisicumhur yerine Türkçe cumhurbaşkan sözcüğünü kullanın. Sonra mesele sadece montrö değil, mesele İslamcı Cumhuriyet için engelleri kaldırmaktır.ilk etapta devlet kurumlarından Kemalistler kaldırıldı sonra hukuk sistemi sonra para sistemi ve ekonomik gücü Atatürkçülerden temizlendi şimdi AKP’yi bu yolda korkutan kalan milliyetçi Atatürkçü amirallerde. Yaklaşık 15 yıldır İran’da Fars milliyetçiliği tebliğ ediliyor ve yeni yeni Pehlevi veliahtı da ortaya çıkıyor ve tüm bunlar halkın ekonomik sıkıntılarına denk gelmiş, yani İran halkını 15 yıldır laik Fars ırkçılığına süslenmiş batıcı bir hükümetin kabul etmesi için hazırlandırıyorlar ve aynı dönemde Türkiye islamcılık tebliğ ediliyor ve Atatürk’ü silmek çabaları var ve tüm bunlar batının bize baskısı ve Yunan ve PKK tarafından Batı destekli toprak bütünlüğümüz tehdit edilmesine denk gelmiş ve Erdoğan Batı tehdidini kullanarak Yahudi nefretini Batı nefretini körüklendirip aşırı dincilik hissini Türkiye’de yayınlıyor, ve sembol olarak Ayasofya’yı camı yapıyor , yani bu 15 yılda türk halkı Batı düşmanı İslamcı bir hükümeti kabul etmek için hazırlandırıyorlar. Tüm dediklerim neticesi şu, İran ve Türkiye’nin rolü değişecek ve Türkiye mollalar ülkesi bolacak ve İran batıcı laik ülke böylece İran’da Türklerin arasında yükselen milliyetçilikte bitecek ve Türkiye’nin parçalanmasınin önü açılacak . Bunları önlemek için Türkiye tarihi bir döneme giriyor 2023e kadar fırsat var ki Türkiye bu planı bozsun ve bu iş çok Zor , çünkü Türkiye’de iktidar ve muhalefet partileri dizayn edilmiş. Her iki tarafta da Atatürkçülük bir yeri yok , üçüncü bir siyasi cephe istiyor , sayın İlker başbuğ ve Cihat Yaycı ve cem gürdeniz ve 103 amiraller ve CHP’den ve MHP’den ihraç edilmiş Atatürkçüler bir araya gelip yeni bir parti kurarak Atatürkçülük cephesini canlandirmaları gerekir. Bunların içinden hangisi Cumhurbaşkan olur farketmez. Bir de bu Atatürkçü cephe Arap dünyasına ve Rusya’ya ve İsrail’e ve Almanyaya ve İtalya’ya dostluk mesajı vermelidir çünkü eğer siz humeyni gibi ve hatta ebulfezl ilçibey gibi tüm bölgedeki güçleri korkutsanız , etkisi yıkım olur, bundan dolayı bu Atatürkçü çevre kendisi için bölgesel ve uluslararası bir stratejik işbirliği kuralıdır. Sebebi şu : İran İngiltere çin ABD Fransa ve Türkiye’de dinci çevreler gizli bir İşbirliği içinde ve yeni Ortadoğu sınırlarını çiziyorlar ve bu plan içinde Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti’ni ve KKTC işgal edilmiş durumda ve Güney Azerbaycanda Kürdistan ülkesine verilmiştir. Türkiye Azerbaycan Cumhuriyeti ve Güney Azerbaycan bu tehlikeye karşı birlikte direnmeli ve ilk adımı şerefli TSK generalleri ve askerleri Cihat Yaycı İlker başbuğ ve cem gürdeniz götürmeli. Sayın yazar efendi siz bu tehlikeyi generallerimizi ve amirallerimize anlatın ve onları bu yola çıkmak için davet edin.
evet dedıklerınız dogru. ıktıdarın yanlıs yolda ılerlemek ıstemesı ıse yanlıs.Bu (kıbarca soyleyelım) lıderlıgını ve ıktıdarını bırakmak ıstemeyen kısılerın ya da zumrelerın. kendılerı ıle beraber halkını da ucurumdan asagı atmasına benzıyor. tarıhte bunun cok orneklerı var.
“Ankara Emniyeti’nin nezarethanesinde bekletilen Amiral’i ileride seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatıyla Çankaya Köşkü’nde görme isteğimi belirtmekle yetineceğim.” açıklamanızı destekliyorum. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde artık halkın da bir adayı olmalı ve Cem Gürdeniz’den daha iyisi olamaz. DP için söylenecek çok şey var ama. Kendisi her gün bilgisizliğini ve vasıfsızlığını sergiliyor. Herkesten nefret ediyor. Kendi paranoyak hezeyanlarına herkesi inandırmaya çalışıyor. Battıkça batıyor.
Amirallerin bildirisi bir turnusol kağıdı gibi kimin ne olduğunu ortaya koydu. Bu bildiriyi takiben tutuklanmaları ve iktidarın, muhalefet ve iktidar yalakası VP’nin tepkileri göz önüne alındığında bu soruşturma ve tutuklamalar bu davanınTürkiye’nin Dreyfus davası haline sokmuştur. DP, Aydınlık ve Ulusal kanal yazar ve konuşmacılarına şunları sormak gerekir: 1) Dreyfus’a yapıldığı gibi bu amirallerin Şeytan Adasına sürgün edilmesini arzuluyor musunuz, Gözlerine mil çekilmesi, imza atan elleri bileklerinden kesilmeli mi? 2) Dreyfus’a yapıldığı gibi amirallerin apoletleri askeri bir törenle sökülmesini, maaşlarının kesilmesini doğru buluyormusunuz? 3) TC Anayasasının 26 maddesine göre amirallerin toplu olarak “Düşüncelerini açıklama ve yayma hürriyeti” varmıdır? Bu hürriyetin kullanılması bir suç oluşturur mu? (Anayasa’ya göre görevdeki amiraller bile bir bildiri yayınlayabilir. Bir kısıtlama getirilmemiş.) 4) bildirinin neresinde suç teşkil eden bir ifade var? 5) Amirallerin kendi aralarında kurduğu ve kullandığı whatsapp grubu bir bir terör örgütü olarak yorumlanabilir mi? Whatsapp grubunun arkasında CFR mi var? CFR’nin her ülkede bir şubesi mi var? 6) Bir Türk amirali Montrö konusunda konuşamaz mı? Herşeyi sadece siz mi biliyorsunuz? 7) Amirallerin apar topar ve haksız yere tutuklanarak hapiste tutulması hem Türkiye Anayasası ve Uluslararası anlaşmalara göre hem maddi hem de psikolojik işkence değilmidir? Bu psikolojik işkenceye neden katılıyorsunuz?
8) Daha henüz bir yargılama başlamadan ve kişiler hüküm giymeden bu kişileri nasıl ve hangi mantığa göre suçlu buluyorsunuz?
Sayın Alagon yazınız her zamanki gibi harika
Her zamanki gibi yazar kendi at gözlüğünden bir bakış atmış. bazı doğru yönleri saptamış. bravo. Ancak karşı eleştirilere de bakabilirdi.
In life two thing is important. Family and money. Right? Şaka lan şaka. Yazıyı okumadım.