Yavuz Alogan yazdı…
Bir komplo teorisinin doğruluğu, komplo kavramının tanımı gereği kanıtlanamaz. Sorun şu ki yanlışlığı da kanıtlanamaz. Bu açmaz, komplo teorisine dokunulmazlık kazandırır. Teori kulaktan kulağa yayılır, giderek gerçeklik gibi görünmeye başlar.
Komplo teorilerinin alanı çok geniştir. Tarihî olaylardan güncel gelişmelere kadar akla gelebilecek her konuda komplo teorisi yapmak mümkündür. Dünyada bir gün içinde yüz binlerce komplo teorisi üretilmekte, kitaplar makaleler yazılmakta, videolar çekilmekte ve bütün bunlar geçmişten gelen palavra edebiyatına eklenmektedir.
Mesela Hitler’in sığınakta ölmediği, Latin Amerika’ya kaçıp orada öldüğü, hatta hiç ölmediği, 130 yaşında ve gayet sağlıklı olduğu neredeyse her yıl ortaya çıkan yeni fotoğraflarla, makalelerle anlatılır. Hitler’in aslında bir İngiliz ajanı olduğu, 1920’lerde İngiliz istihbaratı tarafından Thule Cemiyeti’ne yerleştirildiği, böylece Nazi iktidarına giden yolun açıldığı söylenir.
11 Eylül saldırısının aslında filme çekilmiş bir senaryo olduğu, hipnotik bir küresel yanılsama yaratıldığı, saatler süren videolarla, ayrıntılı makalelerle anlatılır. Ya da Amerikalıların aslında aya gitmedikleri, ayda adım atma görüntülerinin bir stüdyoda çekildiği iddia edilir.
İttihat ve Terakki Fırkası’nın aslında bir Mason-Yahudi örgütü olduğu, 1908 Hürriyet Devrimi’nin devrim olmayıp II. Abdülhamid’e yapılan bir komplo olduğu; Kurtuluş Savaşı’nın kripto Yahudilerin örgütlendiği Özbekler Tekkesi’nden yönetildiği iddia edilir. Bolşevik Partisi’nin çoğu lideri Yahudi olduğu için Ekim Devrimi’nin bir Yahudi komplosu, Troçki’nin ise devrimin Hahambaşı olduğu (adamın adı Bronştayn!) savunulur. Profesör unvanı taşıyan kişi saatler süren televizyon programlarında Atatürk’ün sapkın tercihleri olan bir İngiliz sempatizanı olduğunu bilimsel bir tez gibi anlatır, vatansever parti lideri ne kadar değiştiğini, her yola gelebileceğini yobazlara göstermek için bu profesörle sırıtarak poz verip unutulmaz bir resim çektirir.
Türkiye’de 1990’larda bir Sabetayizm rüzgârı esmiş, ülkemizde ün kazanan herkesin Sabetayistler tarafından parlatıldığı, yükseltildiği, zengin edildiği; aslında devletimizin de gizli Sabetayist gruplar tarafından yönetildiği iddia edilmiştir.
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının soyağacı çıkarılarak bu Efendiler’in Selanik ve Balkan Yahudileriyle bağlantılı gizli bir Yahudi akrabalar topluluğundan ibaret olduğu üstü kapalı biçimde savunulmuştur. Sevgili Hocamız Yalçın Küçük, insan isimlerinden hareketle kimin Sabetayist olduğunu gösteren “fetömetre” gibi bir Onomastik hazırlamıştır. Bu sayede ben de ismimin İbranice olduğunu (Yavuz: Yavitz; Alogan: Ogan, Tanrı), dolayısıyla bir Sabetayist sayılmam gerektiğini hayretler içinde öğrenmişimdir.
İşin tuhafı, bu Sabetay muhabbeti ansızın ortaya çıkmış ve birdenbire kaybolmuş, sanki böyle bir tartışma olmamış gibi ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştır. Bulutsuz gökyüzünde bu şimşeğin neden çaktığına dair hemen şimdi inandırıcı bir komplo teorisi yazabilirim fakat fazla yer kaplar, sıkılırsınız.
Elbette bu teorilerden para kazananlar da var. İnsanları derinden sarsan, bütün bilgilerini altüst eden, güzel anlatılmış bir komplo teorisi insanı zengin edebilir. Teorinin etrafında bir topluluk kurabilir, hayatına anlam vermek isteyen geri zekâlı yarı cahilleri silkeleyerek zengin olabilirsiniz. UFO (Tanımlanmamış Uçan Cisimler) olayı buna bir örnektir. Başka gezegenlerden ışık hızıyla gelen uzay gemileri dünyanın her yerinde görülmekte, bunların fotoğrafı çekilmekte, konuya ilişkin “bilimsel” makaleler yazılmakta, topluluklar oluşmaktadır. Bu gemilerden biri Latin Amerika’ya iniş yapmış, mürettebat bir köylüyü misafir ederek onunla birkaç saat sohbet etmiştir. Amerikalılar bu işin aslını biliyor fakat söylemiyorlarmış, lakin bir gün söyleyeceklermiş vs…
Düşünün ki dünyanın çevresi milyonlarca askerî radar, gözetleme dinleme sistemi, güçlü uzay teleskoplarıyla kaplı; uzayda dolaşan binlerce uydu her saniye dünyaya bilgi gönderiyor. Uzaydan kopup gelen bir meteor, İran’da havalanan bir uçak, Arizona çölünde bir patlama, Ukrayna sınırında bir askerî birlik hareketi, Okyanus’ta seyreden bir denizaltı anında fark ediliyor fakat olur olmaz her yerde boy gösteren uzay gemilerinin sırrı çözülemiyor. Bu ne iştir, diye sorduğunuzda, cevap hazır: onların maddesi ve yaydıkları enerjinin yapısı farklı. Hadi ya!…
Kendi dinamikleri olan iktisadî ve toplumsal sistemlerin, ideolojik ve politik aygıtların ötesinde Tanrı gibi bir karar vericinin her şeyi düzenlediğini düşünmenin sıradan insana eşsiz bir zihinsel konfor sağladığını kim inkâr edebilir?
Bir kere işin içinde mutlaka Vatikan olacak. Onun hemen yanında Rothschild ailesinin, geçmişe doğru gidildiğinde Ford, Carnegie, Rockefeller ailelerinin şeytan suretine bürünmüş fertlerini görürüz. Tapınak Şövalyeleri, Kemik ve Kurukafa Örgütü, Yuvarlak Masa Şövalyeleri, Üç Silahşörler (pardon, onlar iyi çocuklar, bu işlere bulaşmadılar!…), Illuminati topluluğu, esrarengiz simgeler, “Epluribus Unum” (seçilmiş insanlar, teklikte hayat bulan çokluk!!!), kukuletalı sarı kaftan giyerek ateşin etrafında çember oluşturup ayin yapan, krizlere savaşlara, ölümlere karar veren esrarengiz adamlar… ve bütün bunları destekleyen muazzam bir palavra edebiyatı.
Heyecanlı değil mi? Tarih okuyarak kafa patlatacak, iktisat teorileriyle boğuşacak, sosyolojik analiz yapmaya çalışacak yerde, bu heyecanlı hikâyeleri anlatarak kendinize bilgiç bir hava verebilirsiniz.
Kaderinize hükmeden esrarengiz güçler karşısında yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Mücadele, örgütlenme gibi şeyler söz konusu bile olamaz. Adamlar güçlü, hem paraları hem orduları, hem bizim akıl sır erdiremeyeceğimiz kadar gelişmiş teknolojileri var! İsterlerse virüs üretip bizi öldürürler, isterlerse bize aşı yapıp ruhumuzu ele geçirirler ya da kıçımıza çip takıp tüketim eğilimlerimizi denetim altına alır, zihnimizi kontrol ederler. Bir HAARP gemisi gönderirler, yeraltından giden manyetik dalgalarla depremler yaratıp ülkemizi yerle bir ederler.
Sokağa mı çıkacaksınız, zamları protesto mu edeceksiniz ya da grev mi yapacaksınız? Sakın yapmayın! Siyah pelerinine bürünmüş George Soros köşede hazır beklemektedir. Sizi gördüğü anda ortaya çıkarak hareketin başına geçecek, size önderlik edecek ve iç cepheyi bölecektir. Kitle hareketlerine siz önderlik edemezsiniz, ancak Soros önderlik edebilir! Sesinizi çıkarırsanız elinizdekini de kaybedersiniz. İç cephe ancak Saray’ın çevresinde kurulabilir. Öyle mi?
Tamamen çaresiz durumdasınız, dolayısıyla çok rahatsınız, huzur ve tevekkül içinde “Acaba bize ne yapacaklar?” diye akıbetinizi bekliyor, komplo teorinize çalışıyorsunuz. İnsanın aklına, “Tecavüz kaçınılmazsa tadını çıkaracaksın” şeklinde dile getirilen amiyane tabir geliyor maalesef.
Komplo teorilerinin tarihî ve siyasî işlevi budur: çaresizlik duygusu yaratarak boyun eğdirmek, itaat ettirmek.
Bu türden teorilere genellikle tahsilli yarı cahillerin inandığı görülür. Kafalarındaki boşluğu bu türden imal edilmiş dolgu malzemesiyle doldururlar. Bunlar tarihi, toplumu ve tabiatı açıklayan temel bilgilerden yoksun oldukları, sistematik ve mantıklı düşünme yetenekleri gelişmediği, gerçekleri açıklamak için tutarlı bir yönteme ihtiyaç duymadıkları için okunması izlenmesi heyecan veren, her şeyi dar bir parametrik alanda bütünlüklü biçimde açıklayan bu türden teorilerle avunur, bir sırrı keşfetmenin ve onu başkalarıyla paylaşarak huzur içinde sosyalleşmenin tadını çıkarırlar.
Oysa kalıcı huzur isyandadır! Sartre’ın dediği gibi, başına ne gelirse gelsin “insan kendisini ezen şeyden daha değerlidir.” Bu en temel bilinçtir. yalogan@gmail.com
Yavuz Bey, yazınız için teşekkürler. Her gün yandaş televizyon kanallarında yapılan “tartışma” programları halkımızı yanıltmaya yönelik olduğu aşikar değil mi? Komplo demek tuzak kurmak demek değil mi? 18 yıldır kurulan tuzaklara aldanarak yada seyirci kalarak bugünkü duruma geldik. 18 Yıldır kurulan tuzaklar (komplolar) gerçekleşmedi mi? Yaşadığımız 18 yıllık sürecin komplo tuzaklarla nasıl yürütüldüğü; Yavuz Beyin özetle komplo teorisi amacının gerçekleştiğine en iyi örnektir. (Komplo teorilerinin tarihî ve siyasî işlevi: çaresizlik duygusu yaratarak boyun eğdirmek, itaat ettirmek)
Yeni yılda tuzaklara düşmeyelim,.
Boyle diyerek sizde bir komplo teorisi oluşturmuş oldunuz; yani hiç bir komplo teorisi doğru degildir ve komplo teorileri aslinda komplonun kendisidir diyorsunuz. Dolayisiyla bu komplo teoriniz vasitasiyla siz de komplo kurmuş oluyorsunuz.
Bilimsel yaklaşımdan bahsediyorsunuz, peki birbirinden bu kadar farklı konulardaki fikirleri yan yana dizip, bunlardan bir tanesinin hatalı olmasi durumunda digerlerinin de hatalı olmasını gerektirecek bilimsel iliskiyi nasıl saptıyorsunuz? Öyleyse bunun tersi de doğrular olabilir mi, yani soz gelimi Hitler gercekten bir donem Ingiliz derin devletiyle is birliği yaptıysa bu sizin sabetayist oldugunuz anlamına da mi gelecek?
Benzer sekilde, bir komplo teorisi üreten veya bu teorilerden etkilenen bir kisinin o konuyu derinlemesine arastirmasini engelleyecek olan bir şey mi biliyorsunuz? Yine benzer sekilde, komplo teorileri caresizlik hissi verebileceği gibi, isyana teşvik edemez mi? Soz gelimi, halkin basına gelen tum felaket ve kötülüklerin sebebi olarak aslında vampir soyundan gelen kraliyet ailesi ve aristokrasinin doyurulamayacak acligi oldugunu ileri suren bir komplo teorisi, geniş kitleleri sokağa dökmeye teşvik edemez mi?
Evet, komplo teorileri cogu zaman komployu kuranlar tarafından üretilir; sonuçta kimsenin fark edemediği bir seyi ilk fark edeninin onu bizzat yapan kisi olması anlaşılabilir. Ya da bir karmaşanın icinde kovalanan bir suclunun kendini kaybettirmek icin yapacağı en bilindik hamlenin eliyle birisini hedef gösterip “iste orada kaçıyor” demesi olacagini ve böylelikle kovalayanların tarafına geçebileceğini biliriz.
Burada onemli olan tek bir şey vardır, ve o kesinlikle komployu kimin kurduğu, bunu kuranın kazancı degildir. Onemli olan, bu isin sonunda neleri kaybedebileceğimizi görerek, neleri kaybetmeyi kesinlikle göze alamayacagimizi belirlemek, ve buna gore bir mücadele örgütlemektir. Ataturk’un yaptigi budur. Komplo teorileri buna olanak saglar, mesele teori degil, sizin teoriye nasıl yaklastiginizdir. Bu cesaret gerektirir.
ah canımın ıcı ,sen kurukuruya okuyup destek verıyorsun anlasılan.
Boş beleş adam diye buranın 100 binlerce okuyucusunu küçümseyenlerin kendisi boş ve beleştir. Ağzınız açıldığı zaman kominizim sosyalizm diye mangalda kül bırakmazsınız ama gerçek yaşamınızda şöyle bir mercek tutulsa ömrünüz boyunca bir taşı bir taşın üstüne koymadığınız görülür ondan sonra da buranın okuyucularına boş beleş… Saldırırsınız. Senin gibi düşünen bir sürü dergi gazete var ; git oralarda üçbeş kişi bulursan okuyacak sivri fikirlerini oralarda birbirinize yayın kardeşim. Gerçi meyhanelerde kapandı işiniz kötü… Meyhane köşelerinde sosyalizmi kuruyoruz diye diye bugünlere geldiniz şimdi veryansın Tv’nin okurlarına boş ve beleş diyorsunuz. Bu ülkenin halkıyla hiç barışamadınız bu ülkenin bayrağıyla değerleriyle ordusuyla askeriyle köylüsüyle hiç barışamadınız. Şükürler olsun ki o beğenmediğiniz boş beleş insanlar size hiç pirim vermiyor vermeyecek siz sövgü ve hakaretlerinize devam edin
Cumhuriyet ilk önce Erdem ve sağduyu gereksinir değerli okur!
Böyle kafa karışık iç cepheyi sağlamlaştırma kaygısı olmayanların beyin karışıklığını VERYANSIN TV’ye hoca etme yeri değildir.
Sosyalistmiş de vs git bir sürü iki adet saymayan okunmayan sosyalist (!) dergide yaz!
Yavuz Bey çok ilkel bir insan profili çiziyorsunuz. İlla ki Doğu Perinçek’e laf çakıp prim kazanacaksınız! Yakışmıyor…
Eski dostuna ilkokul çocuğu bile yapmaz bunu.
Sartre’yi örnek vermekle aydın olunmuyor. Fransa kendi hakkını gazlıyor hopluyor izlemiyor musunuz?
Onlar bile anlamamalı kendi şillerinde konulan filozofu da..boşa kürek sizin ki!
Türkiye çok serbest bir ülke. Değerini bilin. Dilediğinize “sırıtıyor “ diye hakaret ediyorsunuz. Partileri vatansever diye toptan bir bakışla taşlıyorsunuz.
O yere göğe kıyamadığımız Batı ülkelerinde birkaç yıl halayın da konuşalım.
Asıl komplo teorisi sizin yazdıklarınız, bu ülkede komplo teorileri üretmeyen tek Partiyi bile bu konuya alet ettiniz. Vatan Partisi ile uğraşmayı bırakın.
Yanlışlanamaz olmaları ,öne sürdüğü iddialardaki yanlışlıklar ortaya çıktıkça sürekli temel teoriyi doğrulayacak şekilde değişmeleri düşünülünce ; Komplo Teorilerinin bir tür “din” olduğu söylenebilir mi ?
Bilginiz yok bari araştırın. Nasıl oluyor da bu Açık Toplum Enstitüsü, TESEV vb. kuruluşların kurucuları, mütevelli heyetleri, yönetim kurulları hep belli bir dinsel inanca sahip insanlardan oluşuyor? Türkiye’de 2003-2004 yıllarındaki faaliyetlerine, destek aldıkları ülkelere, elçiliklere, ilişkili STK’larla ilgili aşağıdaki bağlantıya bir bakın. Mücadele ettiğin unsurları, yapıları stratejilerini, taktiklerini iyi tanımak bir şey, gözünde mücadeleden kaçınmak başka bir şey.
https://www.guncelmeydan.com/pano/george-soros-acik-toplum-enstitusu-turkiye-agi-t16601.html
Bu yazının üzerine Nihat Genç’in “Şecerecilik” öyküsü iyi gider. Bu yazıyı eleştirmek için debelenen yorumcular ne yazık ki bu yazıyı da Nihat GENÇ’ i de anlayamamanın darlığına sıkışmışlar. Mesaj net : Emmoğlu millet aç, cumhuriyet yıkılmış, bırak şimdi ufoyu, yahudiyi, sorosu, karşı çık, sesini çıkar, diyor. Sen sustukça her gün daha fazla kararıyor günümüz, diyor. Cumhuriyetin için, vatan için, yoksulluğa, pkkya, fetö ye onları bu zamana kadar beslemiş olana karşı sesini çıkar, harekete geç. Sektirme ufonu, rockerfellerini diyor.
Homosapiens adlı yorumcuya katılıyorum. komplo teorisi denen şeylerin çoğu doğru. bu cümleden olarak, Yavuz beyin yazısı bence olmamış.
Merhaba Yavuz Bey,
Yalçın Küçük hocanın Sabetayizm ile ilgili kitaplarını gerçekten okudunuz mu, bilmiyorum, ama hoca kitaplarında onomastik yoluyla elde edilen sonuçların olasılıksal olduğunu, sadece isme bakmanın kesin sonuç vermeyeceğini kendisi de söylüyor. Bu yüzden Yalçın Küçük bir kişinin Sabetayist olduğunu söylerken o kişinin sadece ismine değil başka indikatörlere de bakıyor (mesela o kişinin oligark ailelerle ilişkileri, Sufizm/mistisizm yönelimi, Mason locası üyeliği, hangi okullardan mezun olduğu vb.). Ayrıca, Yalçın Hoca, bu kitaplarda Sabetayistler’in hepsiyle ilgili “kötüdür” demiyor; onların 200 yıllık modernizasyon tarihimize katkılarını da uzun uzun anlatıyor. Hoca, “Sabetayistler olmasaydı biz bu cumhuriyeti kuramazdık” diyor mesela. Yalçın Hoca, ayrıca kendi ailesinde (anne tarafında) de İbrani asıllıların bulunduğunu, onlara karşı herhangi bir düşmanlığı olmadığını söylüyor. Hocanın eleştirdiği kesimler, İsrail’in kuruluşundan sonra Türkiye’ye bağlılıklarını kaybeden güçlü ve gerici bir oligark kliğidir, ki bunlar Sabetayistler’in ufak bir kısmıdır.
Yalçın Küçük’ün bu konudaki kitaplarını; Tayfun Er’in oligarşi ile ilgili yazdığı (“Erguvaniler” ve “Yalıdakiler”) kitaplarıyla yan yana koyarak okumanızı tavsiye ederim. Tayfun Er daha farklı bir yöntemle, Sabetayizm konusuna değinmeden, Yalçın Hoca’nın bulgularını doğrulayan sonuçlara ulaşıyor.
Saygılarımla,
A.
Bu veryansına cumhuriyetçi bir umutla sarılmıştık ancak şimdi görüyorum ki ülkenin ne kadar boş beleş adamı varsa burayı okuyor. Yavuz hocanın ne dediğini bile anlamayacak olanlar buraya doluşmuş birde kendisine laf atıyorlar. Önce bir anlasaydın ne diyor acaba.
Yani şimdi eğer bu komplo teorileri eksik olan bilgileri doldurmak için mantıklı bir sistematik içinde yapmanın ne zararı var? Götürdüğü yer dediğiniz gibi teslimiyet olursa haklısınız çok yanlış. Fakat şu mRna aşısına güvenip de olur musunuz bunu da merak ediyorum doğrusu
Ama ne olursa olsun bu komplo teorilerinden en beteri her şeyi çözdüğünğ sanan marksistler. Onlardan dinlenip dinlenip kaçıyorum.
Soros da sütten çıkma ak kaşık sayılmaz hani. Gerçi artık soros a da gerek kalmadı virüs aynı işi görüyor. İsyan için Sokağa çıksan potansiyel katilsin
Yazı doğrudur ancak nelerin komplo teorisi olup nelerin gerçek olma ihtimali bulunduğu konusunda dikkatli olmak zorundayız. Gözün gördüğü gerçekleri “Bunlar komplo teorisi, inanma” diyerek hafife almak, işine gelmeyen herkesi “yahudi, mason” olarak etiketleyerek komplo teorisi üretmekten daha az tehlikeli değildir. Ancak ne yazık ki dünyada baskın olan bu iki uçtaki eğilim. Bir örnekle somutlaştıralım: Disney çizgi filmlerindeki subliminal mesajları hepimiz gördük vaktinde pörtleyen illüminati modasıyla. O dönem bu örgüt herkese korku saldı. Peki sonra ne oldu? İnsanlar “zeki ve bilimsel(!)” görünmek adına bunların komplo teorisi olduğunu öne sürmeye başlayarak gözlerinin gördüğünü inkar etmeye başladılar. El kadar çocukların izlediği animasyonların içine sistematik olarak serpiştilen erkek cinsel organı çizimleri, her yerden çıkan piramit içindeki gözler, sağa sola saklanmış “sex” kelimesi; ne olduysa bunların hepsi affedildi. Kendini zeki gören insanlar, bu gerçeği hafife almak için her türlü akıl dışı savunmaya geçti. Bu gerçeğe hakaret değil midir Sayın Alogan? Tüm bu yazdıklarım nedeniyle, yazınıza katılmakla birlikte, yazınızı eksik buldum.
Komplo teorilerini komplo teorisi mantığı ile gülünçleştirmenin adını koyamadım.
sen bu yolda devam et kardesım. saygılar. senın ınandıgn ıdeolojı olan sosyalzm bıle komplo teorısı ıdı. (!) haberın yok.