Yavuz Alogan

Kurucu Meclis

featured

Yavuz Alogan yazdı…

Her yazıya “bütün devrimlerde ve karşıdevrimlerde…” diye başlama eğilimi gösterdiğimi fark ettim. Ne zaman yazmak için otursam, dilimin ya da klavyenin ucuna geliyor, elimde değil.

Cumhuriyet Devrimi’nin gerçek bir devrim olduğunu, 2000’li yıllarda başlayan karşıdevrimle evreler hâlinde yıkıldığını, biraz idrak gecikmesiyle, oldukça geç bir tarihte fark ettiğimi anladım. İnsan ailesinden, içinde yetiştiği ortamdan edindiği hayat tarzının değerini ancak kökleri kurumaya yüz tutunca anlayabiliyor.

Türkiye’nin 1920’lerde başlayan, azalarak da olsa etkilerini günümüze kadar sürdüren gerçek bir Aydınlanma Devrimi’nden geçtiğini, 2000’lerde başlayan yobaz karşıdevriminin ise henüz tamamlanmadığını, bir geçiş sürecinden geçtiğimizi idrak etmek durumundayız.

Bu karşı devrim milleti ümmetle kuşatarak ulus-devleti etnik ve mezhebî olarak bölüp parçalamayı, aynı coğrafî bölgede birden fazla Türkiye yaratarak Saray rejimiyle hepsine hükmetmeyi amaçlıyor. Karşıdevrim başından beri Atlantik sisteminin dünya ekonomisi içinde Türkiye’ye verdiği role uyumludur.

Burada kilit sözcük ya da karşıdevrimin mızrak ucu Saray’dır. Saray, Çankaya Köşkü’nün karşıtıdır.

Fiilen yöneten tek adamın oturduğu bir Saray’ın olduğu yerde millet değil, ümmet ya da tebaa vardır. Henüz bu noktadan uzağız. Geçen şu yirmi yıla rağmen kimse bizi Saray’ın tebaası ya da Sünni İslam ümmeti olarak tanımlayamadı. Üstelik şu sıralarda tarihin yirmi yıldır tek yönde hareket eden sarkacının ters yönde hareketlenmek üzere durakladığını görüyoruz.

Fakat şunu itiraf etmeliyiz ki sarkacın duraklaması Kemalist Aydınlanma Devrimi’nin kazanımlarına sahip çıkan modern ve ilerici kitlelerin örgütlü mücadelesiyle değil, Saray rejiminin kendi içinde çözülmesiyle, bir yönetememe krizine gömülmesiyle gerçekleşti.

Yönetememe krizinin temel sebebi, Saray’ı kuşatan kadroların karşıdevrimin gerektirdiği asgari idealizmi kaybederek yozlaşması, mal mülk iktidar paylaşımına girişmesi, fraksiyonların yağmadan daha büyük pay kapmak için kendi aralarında rekabet etmesidir. Ele geçirdiği Devlet kurumları arasında eşgüdüm sağlayamayan Saray’ın muazzam açıklar vererek yabancı güçlerin şantajına maruz kalması, dış politika tercihlerinde kendisini işbirlikçi danışmanlarının inisiyatifine bırakarak ülkenin bağımsızlığını tehlikeye atması da bir etkendir.

Herkesin bildiği örnekleri tekrarlamanın anlamı yok. Başta tuhaf bir karakter olan Orman Bakanı olmak üzere bütün bakanların çelişkin sözleri; Sayın Reis’in Doğu Akdeniz’de bayrak gösterecek yerde Kıbrıs’a Külliye vaat etmesi; AKP’nin anayasa “uzmanı” Burhan Kuzu’nun ardında bıraktığı feci hatıralar; yakalanan uyuşturucunun Türkiye’deki adresinin soruşturulmaması; anormal biçimde zenginleşen siyasî kadroların göze batan serveti; kurumların çöküşü; sınırlarımızı geçen başıbozuk kitlelerin taşıdığı iç savaş potansiyeli; ekonominin, sağlık hizmetlerinin, eğitim kurumlarının acıklı durumu… Bütün bunlar, Saray rejiminin tutmadığını, siyasî iktidarın dışarıdan yönlendirilerek bizzat yarattığı aşırı merkezî sistemin yozlaştığını, denetimi kaybettiğini ve gidici olduğunu gösteriyor. Bir süre sonra, tırmandıkları Saray mertebesinden sert bir düşüşle yere çakılmadan, servetlerini kaybetmeden, yumuşak bir geçişle aşağıya inme telaşına düşecekleri anlaşılıyor.

Bu telaşlı vaziyeti gayet iyi değerlendiren muhalefet partileri her fırsatta devr-i sabık yaratmayacaklarını, kitleleri seferber etmeyeceklerini, yolsuzlukları önlemek dışında mevcut iktisadî ve idari sistemi değiştirmeyeceklerini; mesela kamulaştırmaya gitmeyeceklerini, planlı ekonomiye geçmeyeceklerini, orduda reform yapmayacaklarını, laiklik başta olmak üzere Aydınlanma Devrimi’ni savunmayacaklarını, bazen açıkça söyleyerek bazen ima ederek ya da sessiz kalarak Saray’a çıktığı yerden inişte yardımcı olacaklarını hissettiriyorlar. Bu partilerin alternatif programları yok. Kolay ve yüzeysel muhalefetleri söylemden, amaçları ise düvel-i muazzama’ya şirin görünerek iktidar vizesi almaktan ibarettir.

Batı İttifakı’nın yönlendirmesiyle ele geçirdikleri ya da kurdukları siyasî partilerin boyunları emperyalist kapitalist dünya sistemi karşısında kıldan incedir. ABD-NATO ve AB’ye ters düşmemek için en temel konularda ıkınıp sıkınmakta, küresel sistemle göz göze geldikleri her defasında yılan saçlı mitolojik yaratık Medusa’yla karşılaşmış gibi taş kesilmektedirler.

Babacan ve Davutoğlu gibi yakın geçmişin sorumluluğunu taşıyan adamların, Meral Akşener gibi kontrgerilladan FETÖ’ye kadar bağlantıları olan kadınların, kaset komplosuyla CHP’yi ele geçirip altı okun altısını birden kırarak bütün yurtseverleri tasfiye eden Kılıçdaroğlu’nun, zulada bekletilen ve Rand Raporu’nda adı geçen Pinokyo karakterlerin ülkenin kurtarıcısı gibi görünmeleri, emperyalizmin silahlı uşağı PKK’nin sivil uzantısı HDP’de solcuların demokratik-tik bir cevher bulmaları çok acıklıdır.

Bütün bunlardan ülkemizdeki faal siyasî parti ve toplulukların küresel sistem tarafından “dizayn” edildiğini, 12 Eylül’den itibaren fakat özellikle AKP döneminde Türk siyasî hayatının niteliksel bir değişim geçirdiğini anlıyoruz. Siyasîler müstevlinin gözüne girmek için yarışıyorlar. Mansur Yavaş mesela, daha geçen gün, “Sığınmacıları Türk toplumuna entegre etmeliyiz,” dedi. Hadi ya! Kim istiyor bunu? Sen mi istiyorsun, Türk toplumu mu istiyor, yoksa AB mi dayatıyor?

2007’de ve 2013’te meydanları dolduran milyonlarca yurtseverden programatik bir hareket ve militan bir siyasî kadro çıkarmayı başaramayanların, kılık değiştirerek devam edeceği anlaşılan karşıdevrimi durduracak bir devrime önderlik edebileceklerini düşünmek mevcut koşullarda bir “fantezi” olmanın ötesine geçemez.

Fakat tarih ders almak içindir. Her yıkılışı meşru zeminde örgütlenen bir kuruluşun izlemesi gerekir. Yoksa yıkıldığımızla kalırız.

Ümmetin ve etnik grupların değil milletin eğilimlerini temsil eden bir Kurucu Meclis fikrini yerleştirmek lazımdır. Ekonomide, hukukta, eğitimde, sağlıkta kriz derinleştikçe bu ihtiyaç hissedilecektir. Kurucu Meclis Türkiye’nin ne olduğunu (ne olduğunu!) tanımlayacak, yeni bir anayasa yapacak; laik, demokratik ve sosyal hukuk devletine geçişi sağlayacaktır.

“Nasıl kurulacak, kim kuracak?” demeyin… Tarihte defalarca nasıl kurulmuşsa öyle kurulacak. Aksi hâlde Türkiye 21. yüzyıldan egemen bir millî devlet olarak, tek parça hâlinde çıkamayacaktır. yalogan@gmail.com

 

 

 

 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

17 Yorum

  1. 13 Ağustos 2021, 06:55

    Denilir ki, her yüz yılda bir bir ülke bir devlet adamı bir lider cıkarırmış. 1923 ten 2023 e geldık. ortada boyle bır lıder gozukmuyor. tabı çağ değişti artık. teknolojı ilerledi. iletişim desenız oyle vs vs. yaşadıgımız çağda uluslar artık bilinclendi. bireysel tesebbusler gecerlılıgını yitirdi. demokrasının olmadıgı ülkelerde sivil kurumlar unıversıteler vs gereken aktıflıgı gğstermelerı zorlasır. artık çare halktır. ülkenın sevenlerıdir.. bunu gorebılenlerdır. ben karamsar bırıyım belkı ama görunurde bu da gözukmuyor. kımbılır belkı bıcak kemıge dayandıgı zaman. tabı cok gec olmazsa.
    dedıklerınıze baktıgımızda haklısınız. ozellıkle muhalefet konusunda hele kı o muhalefetın ana dedıgımız kısmı bu ulkenın kurucusu, cumhurıyetın kurucusu olarak bıldıgıımız , yukarda ıfade ettıgınız gıbı davranıyorsa. karamsar olmakta haklıyım. eger baslangıc ıcın bır nırengı noktası tespıt edecek sek bu chp yonetımının degısmesı olmalıdır.cunku chp bu ulkeyı bagımsızlastıran kuran kahramanların kurdugu bır partıdır. ozu budur.bu ülkeyı seven herkesın ama herkesın yazarı cızerı sanatcısı ıscısı memuru chp sıne bu baskıyı uygulamasıdır. vatanseverler ;(ama ne yapalım baska caresı yok bunlara verecegız baskası yok demek kolaya kacmanın baska bır ıfadesıdır)

    Cevapla
  2. karşı devrim 11 kasım 1938 de başladı yanlışınız var

    Cevapla
  3. Artık yazılarınız, aşırı ideolojik, aşırı yorumlu geliyor bana. Bu nedenle eskisi kadar zevkle okuyamıyorum. Hatta artık yazılarınızı bitiremiyorum. “Tarihte defalarca nasıl kurulmuşsa öyle kurulacak” diyorsunuz. Tarihin doğurduğu, yaptığı Türk kimliğinin aslını aydınlatmıyorsunuz. Devrim ve Karşı Devrim. Devrimin arızası, karşı devrimde nüksediyor. Devrimin devrimci iradeyi, sebatı kaybetmesi, bazan tahribata dönüşmesi hiç görülmüyor. Hep karşı devrim, hep karşı devrim, varsa yoksa Ümmetçilik, Şeriatçılık kötülemesi. Şeriatçılığın, bir hukukilik, meşruluk, hakkaniyet gözeten adalet duygusu olarak gelişmemesi sadece ŞERİATÇILARIN suçu mu? Müslümanların, hatta bütün insanların bir ümmet olduklarını düşünmek ve yaymak, niçin Milliliği örselesin? Millet olmadan, hangi ümmet, nasıl ümmet olabilirsin? Bir kaç demagog, bilir bilmez büyük laflar, ayağı yere basmaz, gerçeklikle uyuşmaz enternasyonal ütopyalar kurdu diye yaşayıp durduğumuz gerçeklik değişiverecek mi? Yıkılıştan bahsediyorsanız eğer, Cumhuriyetin yıkılışından, 27 Mayısın yıktığına bakın. 27 Mayısın, milletin ruhunda, akademide, bürokraside, devlet anlayışında, orduda yaptığı tahribata bakın. Ondan sonrası zaten uzatmalar. Hayat kötülükle kaim olmaz. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Evet tarihin yaptığı Türk kimliği billurlaştığı zaman, Türk ve Gavur teşevvüşü ortadan kalkabilirse, kim dost, kim düşman, kim bizden kim öteki belli olunca, BİZ HEP DEVLET KURARIZ.

    Cevapla
  4. 13 Ağustos 2021, 10:53

    Muhteşem tarihi tespit ve analizler.Aklınıza kaleminize sağlık.Toplumun aydın birikiminin enerjisini paratöner gibi toprağa veren bir sistem ve emperyalizmin aparatları topluma umut olmaya çalışıyorlar.

    Cevapla
  5. 13 Ağustos 2021, 11:09

    Sayın Alogan, tespitlerinizi ve ifade edişlerinizi büyük beğeni ile takip ediyorum. Ancak çözümde okuyucunun kaderine terk edilmesi umutsuzluk aşılayabiliyor. Saygı ve esenlik dileklerimle…

    Cevapla
  6. Yavuz bey, bu söylediklerinizin olabilmesi için, kuvvayi Milliye türü bir mücadele örgütlenmesi gerekiyor.

    Cevapla
  7. Sayın yorumcu, yazdıklarınızı okumak ve anlamak istiyorum… Eğer siz de yazdıklarınız okunsun ve anlaşılsın istiyorsanız, yazım kurallarına özen gösteriniz. Hiç olmazsa sözcükleri doğru yazınız

    Cevapla
  8. Sayın Aloğan,… son yazılarınız kesin ve gerçek saptamalar,… ders niteliğinde! Tabii, ki anlayana sivrisinek saz…!

    Cevapla
  9. Bugunku dunya duzeni, yani kureselci mafya duzeni degismeden Turkiye’dede hic bir sey degismez. Bugun birinci dunya savasindan sonraki ortam yok. O ortamda, ozellikle Buyuk Britanya anglo-sakson imparatorlugu savas sonrasinda yorgunluktan kenara cekilmis, emperyalist gucun durgunlugu, Turkiye gibi ulkelere nefes alabilme imkani vermisti. Bugun boyle bir ortam yok, bu yuzden bu ortamda kurucu meclis’in cikmasini beklemek bir hayaldir. Ne zamanki kureselci (modern emperyalism) cokuntuye gecer ve nefes alabilecek ortam dogar, o zaman Turkiye’dede degisim surecine gecer ve halkin yararina calisan bir kurucu meclis kurulur.

    Cevapla
  10. BİZ kuracağız. İki Mustafa Kemal var. Biri ben, biri Biz… dediği Mustafa Kemal’in

    Cevapla
  11. Tek parça olarak çıkacağız, İddiaya girmek isteyen var mı?

    Cevapla
  12. 13 Ağustos 2021, 19:48

    Gorusunuze katiliyorum sayin Alogan.

    Cevapla
  13. Bu fakru zaruret içindeki Milleti yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır. Bu hep böyle olmuştur. Türkler ilginç bir millettir

    Cevapla
  14. 14 Ağustos 2021, 09:04

    Hepsi doğru tesgpitlerdir biri hariç . Kurucu meclis konusu hariç. Çünkü bu şartlar altında oluşacak kurucu mecliste yine emperyalizmle ortaklık yapan siyasi güçlerin ağırlığı olacaktır. Bu yüzden kurucu meclis çalışmalarından önce cumhuriyetin kuruluş ayarlarını bemimsemiş bir siyasi partinin güçlü bir şekilde oluşması gerekir.

    Cevapla
  15. Çok üzüldüm ama yazılan fikirleri anlamaki için.imla gerekmiyor.gazeteci değiliz.. makale yazmıyoruz.konusur gibi yazıyoruz.ustelik yazimi okudum.anlasilmaz tarafi. Yok.tabi anlamak istemiyorsak o başka.saygilari

    Cevapla
  16. Yavuz bey, yazılarınızı bayağı sadeleştirmişsiniz gözümden kaçmadı.
    Sadeleştirdiğiniz hali bile bayağı iyi, kaleminize sağlık.

    Cevapla
  17. hep 1938 den sonraların kabahatı!

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!