Yavuz Alogan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Rusya’nın seferberliği, Avrupa’nın açmazı

Rusya’nın seferberliği, Avrupa’nın açmazı

featured

Yavuz Alogan yazdı…

Putin kısmî seferberlik ilan ettiği konuşmasında Rusya’nın batı sınırlarını işaretledi. Donetsk, Luhansk, Zaporejya ve Herson bölgelerini ilhak edeceğini, orada duracağını, daha ileri gitmeyeceğini ilan etti. Ukrayna’nın en gelişmiş yüzde 15’i Rusya’nın olacak, buraya yapılacak her saldırıya topyekûn anavatan savunmasıyla karşılık verilecek.

Bu bölgelerde yaşayan Ukrayna ahalisinin savaşın başlangıcında topluca göç ettiği dikkate alındığında geniş bir alanın askerîleştirildiği anlaşılıyor. Nitekim Putin, konuşmasında bölgede savaşanlara “Rus askeri statüsü” verileceğini açıkladı. Vaşington, Brüksel ve Londra’nın, çatışmaları Rus topraklarına taşıması için Kiev’e talimat verdiğini söyledi ve bunun gerçekleşmesi hâlinde nükleer silah kullanacağını ima etti: “Bu bir blöf değildir.”

Böylece Putin, Ukrayna ordusunun ilerleme ve savaşı Rusya’nın iç bölgelerine taşıma kabiliyetine sahip olduğunu kabul etmiş oldu.

Putin’in açıklamasıyla toplamda Kremlin ilhakçı, saldırgan ve tehditkâr bir görüntü verdi. Propaganda savaşında mevzi kaybetti ve Batı’nın psikolojik üstünlüğü biraz daha arttı. Savaşın “hibrit” özelliklerini kaybederek konvansiyonel yöntemlerle süreceğini ve nükleer savaşa doğru tehlikeli biçimde tırmanacağını anlıyoruz. Zira Batı’nın Ukrayna’nın doğusunu Rusya’ya bırakmasını, nüfus yapısı değişen Donetsk ve Luhansk’ta 23-27 Eylül’de yapılacak referandumun şimdiden belli olan sonucunu kabul etmesini gerektiren askerî ve politik bir sebep yok.

Batılı ülkeler Putin’in sözlerini haklı olarak “başarısızlığın kabulü,” “zayıflığın itirafı,” “panik belirtisi” olarak değerlendirdiler.  Çin “dolaylı tutum” bilgeliğini bozmadı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Vang, “İlgili tarafları diyalog ve istişare yoluyla ateşkesi gerçekleştirmeye ve mümkün olan en kısa sürede tüm tarafların meşru güvenlik endişelerini giderecek bir çözüm bulmaya çağırıyoruz,” dedi.

Savaşın bu yeni evresi esas olarak ve kesinlikle Rusya iç cephesini test edecektir. Rus halkının nükleer savaşı göze alıp almayacağını, paradan başka kaygısı olmayan beleşçi ahlaksız oligarkların savaş yüzünden servet kaybına razı olup olmayacaklarını, kendi içinde tasfiyeye uğradığı anlaşılan Rus ordusunun savaşın başında söz geçiremediği Kremlin’deki hayalperestlere sonuna kadar itaat edip etmeyeceğini, insanlığın en yüksek kültürünün yaratıcısı olan derin Rusya’nın tarihin uğultusuna kulak vererek felaketin eşiğinden dönüp dönmeyeceğini göreceğiz.

Bu arada İsveç gazetesi Nya Dagbladet RAND Corporation’a ait olduğunu iddia ettiği, 25 Ocak 2022 tarihli gizli bir raporun özetini (executive summary) yayımladı. Batı medyası raporu görmezden geldi. RAND bir açıklama yaparak raporun “sahte” olduğunu iddia etti.

Sahte midir yoksa sızdırılmış mıdır, bilemeyiz. Fakat üç sayfalık metin Ukrayna savaşının başından itibaren ABD’nin hareket tarzını gerçeğe en yakın biçimde öngörüyor.

Rapordan Amerikalı stratejistlerin Rusya’ya uygulanan yaptırımların AB ülkelerinde yaratacağı sorunları Ukrayna krizinin tırmanmasından önce analiz ettiklerini öğreniyoruz. Rapor, Vaşington’un Avrupa ülkelerinin ekonomilerini tahrip etmek için  Ukrayna’nın saldırgan dış politikasını teşvik ederek Rusya Federasyonu’nu bilinçli olarak “özel askerî harekât”a zorladığını  gösteriyor.

“Almanya’yı zayıflatmak, ABD’yi güçlendirmek” başlığı altında, Amerikan ekonomisinin, “özellikle bankacılık sistemi”nin sürdürülebilmesi için dışardan kaynak aktarımının “acil bir ihtiyaç” olduğu belirtiliyor. Bu ihtiyacı “ancak AB ve NATO taahhütlerine bağlı Avrupa ülkeleri, bizim için önemli askerî ve siyasî maliyetler olmadan karşılayabilir,” deniyor.

Almanya’nın önceleri bir engel olarak görüldüğü anlaşılıyor. Brexit’in Almanya’ya artan bir bağımsızlık sağladığı, ABD’nin bu yüzden AB hükümetlerinin kararlarını etkilemekte zorlandığı (Merkel döneminde) kaydediliyor. Esas hedefin Almanya ile Rusya, yanı sıra Fransa arasındaki, ABD’ye yönelik en büyük ekonomik ve politik tehdit olarak görülen işbirliğini engellemek olduğu, gerçekleşmesi hâlinde bu işbirliğinin AB’yi sadece ekonomik değil aynı zamanda politik bir rakibe dönüştüreceği belirtiliyor. ABD’nin dümen suyundan ayrılarak Rusya’yla yakınlaşan bağımsız bir AB’nin rekabetinden korkuyorlar.

Bunu önlemek için öncelikle Almanya’nın Rus gazını reddetmesi gerekiyor. Raporda bunun tek yolunun “her iki tarafı Ukrayna’da askerî çatışmaya çekmek” olduğu belirtiliyor.

Özetle Rus gazı kesildiğinde Alman ekonomisini, yanı sıra bir bütün olarak AB’yi tahrip edecek “sistematik bir kriz”in başlayacağı, Avrupa ülkelerinin savaşı sürdürmeye mecbur kalacakları, Ukrayna’daki “sürekli eylemlerimiz”in ve Ukrayna ordusunun  Donetsk üzerinde baskı kurmasının  Rusya’yı askerî karşılığı tırmandırmaya zorlayacağı, böylece Rusya’nın saldırgan taraf olarak görüleceği ve yaptırımların artarak uygulanacağı öne sürülüyor.

Bu gelişmeler nedeniyle Avrupa ekonomisi “kaçınılmaz biçimde çökecek” ve başka imkânların yanı sıra 9 milyar dolarlık bir kaynak ABD’ye akacak ve Avrupa’daki eğitimli genç nüfus göçe zorlanacak.

Henüz gerçekleşmeyen son tahmini bir yana bırakırsak, şu ana kadar AB-Ukrayna-Rusya sahasında “sahte” ya da “sızdırılmış” raporun öngörülerinin gerçekleştiği, AB ekonomisinin zorlanmaya başladığı ve Avrupa ülkelerinin çatışmaya giderek daha fazla angaje oldukları, Rusya’nın da daha saldırgan göründüğü açıktır.

Raporda yeşillerin ve “Avrupa ideolojileri”nin fanatik olmasalar da aşırı dogmatik ve tuzağa çekilmeye müsait olduğu özellikle belirtiliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ile ekonomik işler ve iklim bakanı Habeck’in kişisel özellikleri ve profesyonellikten yoksun oluşları nedeniyle hatalarını zamanında görerek politika değiştiremeyecekleri, yaptırımları katı ve kararlı bir tutumla destekleyerek “savaş partisi”ne dönüşecekleri belirtiliyor.

Rapor sahte olsa da olmasa da, ABD’nin Rusya’yı kışkırtarak çıkardığı krizden yararlanmaya, krizin maliyetini Avrupa ülkelerine yüklemeye çalıştığı, bu ülkelerin çapsız liderlerini tam bir açmaza sürüklediği açıkça görülüyor. ABD’nin sinsi saldırganlığı, Rusya’nın telaşı ve Avrupalı liderlerin basiretsizliği insanlığı nükleer savaşa sürüklüyor. yalogan@gmail.com

 

 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. “Nükleer savaşı göze almak” Rus halkını korkutacak tek taraflı bir eylem değildir. Toplu yokoluş olduğu için dünyanın en rahat yaşayan ABD/AB halklarını da korkutacak bir eylemdir buna cesaret edeceklerine de inanmam.

    Cevapla
  2. 23 Eylül 2022, 20:36

    Sayın Yavuz Alogan’ın yazılarını büyük bir dikkatle ve hayranlıkla yıllardır okurum, yazılardan çok şey öğreniyorum. Bu yazısı da çok önemli. İki husus var, birincisi Rand Corporation raporun yalanlamak için çok bekledi. İkincisi A.B.D’nin kazancı 9 Milyar Dolar değil, 9 Milyar dolarla havaalanı yapılır, rapordaki rakam 900 Milyar Dolar veya daha yukarısı.

    Cevapla
  3. 24 Eylül 2022, 21:14

    Olanı biteni anlamak için RAND Corporation’un raporuna gerek yok. Sürecin başından beri gören gözler, düşünen beyinler için her şey ayan beyan ortadaydı zaten. ABD ve İngiltere, yazınızda sayılan kazanımları elde etmek için Ukrayna’yı alabildiğine kışkırttı, ordusunu aylar öncesinden silahlandırdı ve eğitti. Rusya, sıkıştırıldığı köşede yapmak zorunda kaldığı hamleyi yaptı. Bu nedenle Ukrayna’yı ülkesini işgalden kurtarmaya çalışan, bağımsızlık aşığı mazlum ülke olarak gösterenleri eleştirdik. Ülkesini savunmaya çalışan kahraman Ukraynalılar imajı yaratmak için askeri üniforma giydirilmiş mankenlerin fotoğraflarını servis eden küresel medyanın beyin yıkama çalışmaları olayın arkasındaki asıl faili net bir şekilde gösteriyordu. Aylar süren savaşın ara neticesi, Ukrayna ve Rusya için binlerce ölü ve yaralı, heba olan ülke kaynakları, yanmış ve yıkılmış kentlerdir. Küresel oyun kurucular ise jeopolitik ve ekonomik kazanımlar elde ettiler. Polonya son sürat silahlanırken, Almanya uzun süredir sürdürdüğü politikayı terk ederek yüklü miktarda silah siparişleri vermeye başladı. Küçücük Bulgaristan bile geçtiğimiz günlerde ikinci sekiz uçaklık F16 Blok 70 siparişini verdi. Ukrayna’da oluk oluk kan akarken silah şirketlerinin kasalarına oluk oluk para akıyor. Küresel emperyalistler Rusya’yı daha da köşeye sıkıştırmaya devam ederlerse küçük bir ihtimal de olsa taktik nükleer silahların kullanımı söz konusu olabilir. Taktik düzeyde bile olsa nükleer silahların kullanılması iki ülkeye de her alanda ağır zararlar verecektir. Bu arada Ukrayna, savaşı Rusya’nın iç bölgelerine taşıma kabiliyetini kazanmak için ABD’den, HIMARS sisteminde kullanılan 300 km. menzilli ATACMS füzelerini talep etti. ABD, bu talebi şimdiye kadar reddetti. Yani şu andaki gücüyle Ukrayna bazı bölgeleri geri alabilir ama savaşı Rusya’nın iç bölgelerine taşıyamaz.

    Cevapla
  4. 24 Eylül 2022, 21:44

    Rapor ve bununla ilgili analizler çok önemli. Müthiş gelişmeler oluyor arka arkaya….

    Ufak bir düzeltme olarak; 9 milyar değil 7 ila 9 trilyon dolardan bahsediliyor.

    Meraklısı için İsveç gazetesinin haberi şurada:

    https://nyadagbladet.se/utrikes/shocking-document-how-the-us-planned-the-war-and-energy-crisis-in-europe/

    Cevapla
  5. 25 Eylül 2022, 04:11

    Polonya, 96 adet AH-64 Apache helikopteri, 250 adet Abrams tankı, 24 adet TB-2 bayraktar SİHA, 32 adet AW 149 helikopteri, 500 adet HIMARS ÇNRA, 48 adet Thunder K9 obüsü, 48 adet FA-50PL uçağı, 1000 adet K2-PLtankı alacak. Rusya’nın üzerine sürülecek yeni piyon Polonya olabilir.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!