İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak, “faiz” direncinde yelkenleri indirdi. Faiz artıran eski Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ı çok sert ifadelerle hedef alan gazete “Bu operasyonu kimin adına çektiniz” manşeti atmıştı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan yönetiminin geçen ayki faiz artırım kararına da “Türkiye daha fazlasını kaldıramaz” demişti.
Yeni Şafak haberin detayında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Türkiye ekonomisinin daha fazla faiz yükünü kaldıramayacağı belirtiliyor. İki ayda faizi yüzde 8,5’ten yüzde 17,5’e yükselten Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek gerekçesiyle yaptığı bu politika değişikliğinin üretimi vurabilir. Son iki yılda düşük faiz ortamında yatırımı, üretimi, istihdamı ve ihracatını artırarak güçlü bir ekonomik büyüme sağlayan Türkiye’nin, agresif faiz politikası nedeniyle büyük yara almasından endişe ediliyor.”
MANŞETE AYAR
Aradan bir ay geçti. Yeni Şafak eski manşetlerinden sert bir u dönüşü yaptı. Şimşek’in Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu, Yazı İşleri Müdürü İdris Saruhan ve Ankara Haber Müdürü Fazlı Şahan’a verdiği mülakat gazetede manşetten verildi. Manşet başlığında Şimşek ve yönetimini onaylayan “2024’te rüzgar bizden yana esecek” ifadesi tercih edildi.
Şimşek o röportajda enflasyonun “önümüzdeki birkaç ay” yükselmeye devam edeceğini kabul ederek özetle şu mesajları verdi:
“Bizim bütçe dengelerini iyileştirmek, depremin yaralarını sarmak için yaptığımız bazı vergi düzenlemeleri var. Bu vergi düzenlemeleri de tabii enflasyonist ama bu bir daha tekrarlanmayacak. Bir kerelik yaptığımız bir düzenleme bu. Yine bu sene vatandaşlarımızın, toplumun değişik kesimlerinin geçmiş enflasyona karşı kayıplarını telafi için ciddi ücret artışları oldu. Biz inanıyoruz ki uygulayacağımız programla öngörülebilirlik artacak. Türkiye’ye kaynak girişi artacak ve önümüzdeki dönemde belirsizlik azaldıkça, cari açık daraldıkça inanıyorum ki kurda göreceli bir istikrara doğru gideceğiz. Bu da enflasyonu ve beklentileri olumlu yönde etkileyecek.”
KÖRFEZ’DEN NE ÇIKTI?
Körfez ülkeleriyle ilişkilere değinen Şimşek, “Körfez ülkelerinin özelliği olarak sadece petrol ve doğal gaz ihraç etmiyorlar. Kendi ekonomilerinde absorbe edemeyecekleri kadar bir sermaye fazlasına sahipler. Dolayısıyla bizim de sermaye ithalatına ihtiyacımız var. O nedenle sermaye fazlası olan ülkelerle başladık, onlarla ikili diyalogları kurduk. Cumhurbaşkanı’mız orayla en üst düzeyde çok iyi ilişkileri var. Cumhurbaşkanı’mızın mükemmel denilebilecek düzeydeki siyasi ilişkilerini biz ekonomide ticaret anlamında, dış kaynak anlamında bir fırsata dönüştürmek istedik” ifadelerini kullandı.
‘BİZİM GİBİ ÜLKELER RİSKLİ ADDEDİLDİĞİ İÇİN…’
Şimşek, Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan 51 milyar dolarlık anlaşmanın ilk diliminin bu sene içerisinde geleceğini belirtti.
Küresel koşullara ilişkin ise Şimşek, “Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler riskli addedildiği için küresel büyümenin yavaşladığı dönemlerde risk iştahı bir miktar daralıyor. Ben inanıyorum ki 2024’ün ikinci yarısından itibaren bugün karşıdan esen rüzgârlar destekleyici bir nitelik kazanacak. Çünkü Fed faiz artışında zirveyi buldu. Büyük ihtimalle piyasa 2024’ün ikinci çeyreğinden itibaren faiz düşüşlerini konuşmaya başlayacak. Küresel ekonomi şu anda zayıf seyrediyor. Dolayısıyla ufak da olsa bir toparlanma risk iştahını önemli yansıyor. O arada mahalli seçimler de aradan çıkmış olacak. Türkiye’nin hala önünde çok uzun süre bir programın olduğu yapısal reformun olduğu gündeminin canlandırıldığı bir dönemde olacağız” değerlendirmesini yaptı.
‘YABANCILAR BEKLE-GÖR MODUNDA’
Şimşek, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye “çok büyük” ilgisi olduğunu belirterek, şöyle dedi:
“İstanbul’da JP Morgan’ın ev sahipliğinde yaptığımız toplantıya ilgi çok büyüktü. Ben eskiden bu sektörde çok uzun yıllar çalıştım. Genelde ağustos ayında özellikle Avrupa’dan fon yöneticileri bu tür etkinliklere katılmazlar. Ağustos ayı büyük oranda tatil ayıdır. İşlerin nispeten rölantiye alındığı yavaşladığı bir aydır. İlgi çok büyük çünkü uzun bir süre sonra Türkiye’de bir dezenflasyon programı, kalıcı bir şekilde enflasyonu kontrol altına alma, cari açığı kontrol altına alma programı oldu. Türkiye her zaman yabancıların ilgilenmesi gereken potansiyeli çok büyük bir ülke. Yatırımcılara da anlattım sunumumda.
O toplantıda ‘Bana dünyada nüfusu 85 milyon ve kişi başına milli geliri 10 bin dolar olan kaç ülke sayabilir misiniz?’ dedim. ‘Türkiye hariç beş ülke var’ dediler. ABD, Çin, Rusya, Meksika ve Japonya… 6. ülkeyi sayamazsınız. 6. ülke Türkiye. Dolayısıyla Türkiye potansiyeli de pazar büyüklüğü de çok büyük bir ülke. Biz dünya normlarına uygun, kurala dayalı politikalar güdersek Türkiye’ye kaynak akışında herhangi bir sorun olmaz. Potansiyel kesinlikle vardı görüşmelerimizde. Biraz bekle-gör modundalar, doğru adımlar atıldığına inanıyorlar. Bunların devamı gelir mi, noktasında bir bekle- gör modunda. Hisse senedi yatırımcıları öyle değil. 8 haftadır üst üste net girişler var borsaya yani net olarak dışardan bir fon girişi var.”